1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

3. Kısım: Resûl-i Ekrem’in Allah Katındaki Üstün Değeri

Önceki Ders 8 Mayıs 2016
Sonraki Ders 22 Mayıs 2016

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Bugün dersimize biraz geç kaldık. Inşallah faydalı olur. Geri kalan kısmını inşallah süratle okuruz. Bugün yeni bir kısma başlıyoruz. Birinci bölümdeyiz hala. 1. bölüm 4 kısım halindedir. Şimdi biz üçühcü kısma başlıyoruz. 3. kısmı müellifimizKadı İyaz şöyle ifade ediyor. Ne okuyacağınızı bize şöyle söylüyor. (Arapca metin okuyor) (Arapca metin okuyor) (Arapca metin okuyor) Bu kısımda Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin Allah Teala katındaki şanının, şerefinin, mertebesinin yüksekliği konusunda sahih hadisi şerifler okuyacağız. Cenabı Hakk'ın Fahri Alem Efendimize hem dünyada hem de ahirette lütfedeceği ikramlar konusunda sahih hadisler okuyacağız. (Arapca metin okuyor) Şunda hiçbir şüphe yok ki Allah'ın Resulü, beşeriyetin, yaratılmışların en kerimidir. En değerlisidir. Insanoğlunun Efendisidir. Yaratılmışların efendisidir. Hiçbir şüphe yok. Yaratılan ne varsa, onların en üstünüdür. Melekler de dahil. Hepsinin en üstünüdür Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem. Şeref ve şan bakımından herkesin en yücesidirb Allah Teala ona böyle bir değerli lutfetmiştir. Cenab-ı Hakka en yakın olan varlıktır. Allah'ın Resulü. Cenab-ı Hakka en yakın olan, yaratılmış odur. El Hak öyledir. Elhamdülillah. Ey dinleyici, ey okuyucu şunu bil ki; Bu konuda pek çok hadisi şerif vardır. Bunu böyle bilesin. Biz Şifa-i Şerife bu hadislerin içerisinden sahih ve meşhur olanları aldık. Şimdi okuyacağımız bahse dair pek çok hadis-i Şerif var dedik ya. Bunların içerisinden efendim, en sahih ve en meşhur olanların aldık. Ve bu hadisleri, bu bahsi, 12 başlık altında özetledik. Şimdi biz burada 12 bahis göreceğiz. Birinci bahis. Bir bahiste ne okuyacakmışız acaba? Müellifimiz Kadı İyaz, Allah ona rahmet eylesin diyor ki; Bu bahiste, Fahri Cihan Efendimizin Allah'a yakınlığı eel alınacaktır. Allah Teâlâ'ya ne ölçüde yakın bir insandır? Bu izah edilecektir. Yaratılmışlar arasında şanının yüceliği ve üstünlüğü ele alınacaktır. Allah Teala'nın yarattığı pek çok kul vardır. Melekler vardır, cinler vardır, daha başka kimler varsa. Efendim, tabii ki insanlar başta olmak üzere. Hepsinin arasında şanı en yüce olan odur. Bunu el alacağız. Kainatın Efendisi'nin Âdemoğlunun efendisi olduğu. Cenabı Hakk'ın ona dünyada üstün mertebeler verdiği ele alınacaktır. Bir de tayyip isminin bereketi üzerinde durulacaktır. Allah Teala'nın ona verdiği isimlerden biri Tayyip ismidir. Bunun bereketini açıklayacağız. Dedikten sonra müellifimiz konuya giriyor. Ilk hadisin senedini ve sahabi ravisini bize şöyle anlatıyor. Yani diyecek ki şimdi, ben bu hadisi Şerifi falan hocamdan aldım, o hocam falan hocasından aldı, o falan hocasından aldı derken Ashab-ı Kirama varıncaya kadar efendim, bu hadisi rivayet eden muhaddislerin isimlerini göreceğiz. Ben de onları süratle okuyup geçeceğim. Kadı İyaz şöyle diyor, Rahimehullah Bir zamanlar, Hadis ravileri arasında tanınmış hanım muhaddiseler de vardı. Burada da öyle bir hanım görüyoruz. Bu hadisin, bu halis Abdullah İbn Abbas Radıyallahu Anhumadan rivayet edilmiştir. O şimdi Ne diyecek bakalım. Peygamber Efendimizin amcazadesi. Kainatın Efendisi Sallallahu Aleyhi Vesellem şöyle buyurdu: Allah Teala yarattığı varlıkları iki gruba ayırdı, iki kısma ayırdı. Yani insanları ve cinleri ikiye ayırdı. Yani iki kısım dediği, saitler, bahtiyarlar efendim ve sait olmayanlar şakiler olmak üzere ikiye ayırdı. Bahtiyarlar, bahtsızlar diye Allah Teâlâ insanları ikiye ayırdı. Beni onların hayırlı olanları yani saitler arasında yarattı. Bahtiyar kullar arasında yarattı beni. Sevgili kardeşlerim, demek ki insanlar Allah katında, Allah'ım değerlerine göre Celle Şanuhu bahtiyarlar, iyi insanlar, sait diyoruz onlara. Bunun zıddı şaki, yani kötüler. olmak üzere insanları ikiye ayırdı. Beni o saitler, bahtiyarlar, iyiler arasında yarattı buyuruyor. Biz bunu, bu ayrımı şu ayeti kerimeden öğreniyoruz. Kur'an-ı Kerim böyle iki ayırım yapıyor. Ashab-i yemin, yani kitapları, defterleri sağ tarafından verilenler ve Ashabı Şimal. defterleri, amel defterleri sol taraftan verilen insanlar, kullar. Yaratılanlar olmak üzere ikiye ayırmıştı. Vakıa suresinin 27. ve 41 ayeti kerimelerinde Ashabı yemin, bahtiyarlar defterleri sağdan verilenler ve Ashabı Şimal bahtsızlar, defterleri sol taraftan verilenler olmak üzere ikiye ayrılmıştır insanlar. Allah Teala böyle buyuruyor. Rabbim bizleri de inşallah o bahtiyarlar arasında halk eder. Onlar arasında cem eder inşallah. Böyle buyuruyor Efendimiz. Ben Ashabı yemindenim. Yani amel defterleri sağdan verilenlerdenim ve ashab-i yeminin de en hayırlısı benim. Öyle olması lazım değil mi? Yani iyi insanların da en iyisi benim diyor. Vakıa suresinin 8 ila 10. Ayet-i kerimeleri, bu durumu ortaya koymaktadır sevgili kardeşlerim. Allah Teala bu ayeti kerimede şöyle buyuruyor, ashabi yemin uğurlu kimseler diyelim biz. Amel defterleri sağdan verilenler, onlar ne mutlu kimselerdir. Ashabı Şimal, amel defterleri soldan verilenler, onlar ne uğursuz kimselerdir. Yani hem iman yönünden, hem amel yönünden önee geçenler ise hepsinden ileridir. Hem iman bakımından, hem amel bakımından bir de öne geçen grup vardır. Demek ki bir Ashab-ı yemin dediğimiz efendim, bahtiyarlar var. Ashabı Şimal dediğimiz bahtsızlar var. Bir de anların da önüne geçen kimseler var, evet. Hem amel yönünden, hem dini iman yönünden en önde olan insanlar. Allah Teala böyle buyuruyor. Böyle buyuruyor Efendimiz. Ben ise öne geçenlerdenim. Hem de öne geçenlerin en hayırlısı benim. Allah Teala o üçte birlik kısmı da kabilelere ayırdı. Ve beni en hayırlı kabileden meydana getirdi. Şimdi onu söyleyecek, o kabileyi anlatacak Peygamber Efendimiz. Hucurat suresinin şu 13. ayeti kerimesi de bunu göstermektedir. Ey insanlar, biz sizi bir dişi ile bir erkekten yarattık. Allah Teala böyle buyuruyor. Bir erkekle bir kadından yarattık. Sonra da övüsenizin diye değil, birbirinizi tanıyasınız diye. Birbirinizi bilesiniz ve tanıyasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Ayrı ayrı milletlere, milletleri de kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, en müttaki, en takva sahibi olanınızdır. Yani Allah Teala Hazretleri'nden en çok korkan ona karşı mahcup olmaktan en çok sakınan, onun huzurunda mahcup olmaktan en çok korkan insan müttaki insan demektir. Yani dünyada kendisine çekidüzen veren insan, en değerlimizdir. Böyle buyuruyor Efendimiz. Peygamber Efendimiz bu ayeti kerimeyi okuduktan sonra şöyle buyurdu: Ben Adem oğullarının en müttakisi, En takva sahibi olan insan benim. Ve Allah yanında insanların en değerli olanı da benim. Allah Teala, beni kullarının arasında en değerli olarak yarattı. Bunu övünmek için söylemiyorum. Böyle söylüyor. Ben bunu size övünmek için söylemiyorum. Ben size gerçeği anlatıyorum. Durum bundan ibarettir. Yani tahdisi nimet diyoruz buna. Allah Teala'nın kendisine lütfetiği imkanları dile getirmek için söylediğini ifade buyuruyor. Ben övünmek için söylemiyorum. Ben Allah Teala'nın bana lütfettiği bir gerçeği size bildirmek için söylüyorum. Bir de ümmetim nasıl bir Peygamberleri olduğunu bilsinler diye söylüyorum. Şimdi biz neye şükür edeceğiz? Hazreti Adem'den itibaren pek çok Peygamber geldi. Kur'an-ı Kerim'de bunların 25 kadarı zikrediliyor. Halbuki Peygamber Efendimizin anlattığına göre bunlar on binlerle ifade edilir. Ben onların hepsinin Allah katında en değerli olanıyım. Ümmetim bunu bilsin. Ve iftihar etsinler. Elhamdülillah biz böyle bir Peygambere ümmet olduk diye Allah'a şükür etsinler diye söylüyorum diyor Efendimiz. Ve tabii ki bana gerekli saygıyı ve sevgiyi göstersinler diye söylüyorum demek istiyor. Daha sonra, Allah Teala Hazretleri, Celle Celalühü, Arap kabilelerini beyitlere ayırdı, yan ev mânâsına geliyor. Evlere, ailelere diyelim ayırdı. Beni en hayırlı ailede yarattı. Sevgili kardeşlerim, bu taksim, Araplara göre bir taksimdir. Bizde böyle bir taksim yok. Araplar kendilerini böyle gruplara ayırıyorlar, efendim. Kabilelere, onları ayrı ayrı, mesela beyit diyorlar, batın diyorlar. Efendim, fasile diyorlar, fahiz diyorlar. Böyle gruplara ayırıyorlar. Bizde öyle bir şey yok. Peygamber Efendimiz Kureyş batnının beni Haşim kabilesinden. Kureyş batnının Beni Haşim kabilesindendir. Ahzap suresinin şu 33. ayeti kerimesi bunu göstermektedir. Ey Ehlibeyt, Ey Peygamber ailesi. Allah sizden her türlü kirliliği gidermek istiyor. Ve sizi tertemiz yapmak istiyor. Allah Teala böyle buyuruyor. Peygamber Efendimizin ailesine böyle buyuruyor. Siz Peygamberin ailesisiniz. Onun için Allah Teala sizi tertemiz yapmak istiyor. Günahlardan arındırmak istiyor. Kendinize çeki düzen verin. Peygamber Aleyhisselamın sizden istediği tarzda yaşayın demek istiyor. Allah Teala. Efendimizin aile efradına. Ashab-K kiramdan Aşere-i Mübeşşereden olan Abdurrahman İbni Avf'ın oğlu var Ebu Seleme. Şu hadisi Ebu Hureyre Radıyallahu Anh'den rivayet etmiştir. Ashab-ı Güzin efendilerimiz Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem'e şöyle sordular. Dediler ki Ya Resulallah, senin Peygamber olman ne zaman kesinleşti? Sen daha önce, yani dünyaya gelmeden önce Peygamber olduğun belli miydi? Belliyse ne zaman oldu bu? diye sordular. Sultani Enbiya Efendimiz bu soruya şöyle cevap verdi. Adem Aleyhisselam, ruh ile ceset arasındayken ben Peygamberdim. Daha Adem Aleyhisselam tam yaratılmadan, Allah Teala beni yarattı benim ruhumu yarattı yani. Sünen-i Tirmizi'de Ahmet bin Hanbel'in müsnedinde, ki bunlar başta olmak üzere pek çok hadis kitabında mevcut olan bir hadisi şeriftir. Demek ki sevgili kardeşlerim, Allah Teala Hazretleri Resulü Kibriya Efendimizi Hz. Adem daha insan olarak yaratılmadan Peygamber tayin etmişti. Bu konuda bir başka hadis-i Şerif okuyacağız. Bu dersimiz çok hadis okumakla geçecek inşallah. Ashab-ı kiramdan Vasile bin Eska var. Allah ondan razı olsun. Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem'in şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir bu sahabi. Efendimiz ne buyurmuş? Efendimiz buyuruyor ki; Allah Teala İbrahim Peygamber'in soyundan İsmail'i seçti. İbrahim Peygamberin oğullarından oğlu İsmail'i seçti. İsmail'in oğullarından Kinaneoğullarını seçti, Beni Kinane'yi seçti. Kinâneoğullarından, Kureyş Kabilesi'ni seçti. Büyük gruplardan küçük gruplara doğru iniyoruz. Hani dedim ya, Araplar'da farklı bir taksimat vardır. Soy taksimatı. Ona göre söylüyor Peygamber Efendimiz. Kinâneoğullarından Kureyşi seçti. Kureyş'ten Beni Haşimi seçti. Beni Haşim'den de beni seçti. Haşimoğulları. Peygamber Efendimizin büyük dedesinin adıyla anılıyor, Haşimoğulları. Kureyş Kabilesi dediğimiz Kureyş, şey birçok böyle kabileye ayrılmıştır. Haşimoğulları onlardan biridir. Enes İbni Mâlik Radıyallahu Anh'ın rivayet ettiği bir hadisi şerif var. Bu hadis-i şerifte, Fahri Alem Efendimiz şöyle buyurmuştur. Ben Rabbimin nezdinde, yanında Ademoğullarının en değerlisiyim. Yaratılmış var insanların, içinde en değerli olan benim. Bunu size övünmek için söylemiyorum. Bir gerçeği dile getirmek için söylüyorum. Abdullah İbni Abbas Radiyallahu Anhuma'nın rivayet ettiği bir hadisi şerif var. Orada da Efendimiz şöyle buyuruyor. Efendimiz buyuruyor ki; Ben önce gelen insanların da, sonra gelecek olan insanların da en değerlisiyim. Yani Allah Teala bana böyle bildirdi. Ben size bunu söylüyorum. Yaratılmışların en değerlisi benim. Güzel kardeşlerim, zaman zaman siz de duyuyorsunuz. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'i herhangi birimiz gibi bir insan görmek isteyenler var. Böyle bahtsızlar var. Evet Kur'an-ı Kerim'de, o da bir beşer deniyor, tamam. Hiç şüphe yok. Elmas da bi taş değil mi? Çakıl taşı da bir taş. Elmas da bir taş. Biz de bir insanız. O da bir insan ama farklı bir insan. O kendisini Allah Teâlâ'dan öğrendiği Ifadelerle bizi anlatıyor. Övünelim, sevinelim, böyle bir Peygamberimiz var diye şükredelim düşüncesiyle Efendimiz bunu söylüyor. Ama bazı bahtsızlar, o da bir insan canım. Bizden ne farkımız var? Tuvalete çıkmıyor muydu? Çıkıyordu. Yemek yemiyor muydu? Yiyordu. E biz de o işleri yapıyoruz. Bizden ne farkı var diyor adamlar. Dediğim gibi evet, çakıl taşı da bir taştır ama elmas da bir taş. Aralarında mukayese edilmeyecek kadar fark vardır. Evet o da bir insan ama, Allah Teala ona böyle özellikler vermiş. Yanına çağırmış, Miraç'a çıkarmış. Cennetini cehennemi'ni göstermiş. Daha başka bilmediğimiz pek çok şeyi ona göstermiş. Öyle bir insan o. Evet insan ama böyle bir insan. Onun için güzel kardeşlerim, birtakım cerbezeli konuşan efendim, sizi tesir altına almaya çalışan kişilerle karşılaşabilirsiniz. Kulak vermeyin. Onlara itibar etmeyin, sözlerine önem vermeyin. Onlar şeytanın ivasina kapılmış insanlar. Efendimizi böyle basitleştirmeye çalışıyorlar. Evet cins olarak bir insandır tabii. Yani melek değil. Cin de değil, insan. Insanın en mükemmeli, Allah katındaki en değerlisi. İbn Abbas Radıyallahu Anhuma'nın rivayet ettiği hadiste bu ifadesi öyle geçiyor. Ben önce gelen insanların da, yani benden önce gelmiş olan insanların da benden sonra gelecek olan insanların da en değerlisiyim buyuruyor. Ve bunu övünmek için söylemediğini sık sık dile getiriyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemden Hz. Aişe annemiz şöyle bir Hadisi şerif rivayet etmiştir. Bir gün Cebrail Aleyhisselam benim yanıma geldi. Bana dedi ki; Ben demiş Cebrail Aleyhisselam, yeryüzünün doğusunu ve batısını gözden geçirdim. Hepsini araştırdım. Muhammed'den daha faziletli bir adam görmedim. Cebrail Aleyhisselam söylüyor. Allah Teala'nın ona lütfettiği ölçülerle bakarak insanları değerlendiriyor ve diyor ki; ben Muhammed'den, Sallallahu Aleyhi Vesellem daha değerli bir insan görmedim. Haşimoğullarından daha faziletli de bir soy görmedim. Şimdi şu hadisi şerif de çok enteresan bir hadis-i şeriftir. Şifa-i Şerife başladığımız sıralarda okumuştuk. Bu hadisi Şerifi ama yeri geldiği için müellifimizburada bir kere daha zikrediyor. Arka taraflar sesim geliyor mu? Geliyorsa el kaldırın. Elhamdülillah. Enes Radıyallahu Anh'ın rivayet ettiği hadiste göre Efendimiz buyurmuş ki ; İsra gecesi, yani Miraç'a çıktığım gece bana a Burak getirildi. Böyle buyuruyor Peygamber Efendimiz. Burak'ı hepimiz Burak diyebiliyoruz. Peki Burak nedir? Burak ata benzeyen bir hayvan. Resulullah Efendimizin tarifi ile katırdan küçük, eşekten büyük, beyaz renkli bir hayvan. Adımını gözünün gördüğü en son noktaya atan bir hayvan. Ufka çıkıyor, düşünün Şimdi, gözünü nereye görüyorsa, gözü nereye görebiliyorsa oraya ayağını basıyor. Berk, Burak. Bu kelimeler aynı kökten türemiştir. Berk şimşek demek. Burak, aynı kökten geliyor yani şimşek gibi. Şimşek gibi. Yani şimşek hızıyla giden bir varlık demektir. Işte Burak diyor bana geldi, getirildi. Yani Cebrail Aleyhisselam onu getirdi. Miraç Gecesi. Fahri Alem Efendimiz Burak'a bineceği sırada, Burak biraz huysuzlandı. Yani demek ki sırtına herkesi bindiren bir hayvan değil. Atlarda öyle yapar ya. Değil mi, bineceğiniz vakit sahibi değilseniz biraz nazlanır yani. Cebrail Aleyhisselam Burak'a dedi ki, Sen bu hırçınlığı Muhammed'e mi gösteriyorsun? Burak. Sen bunu Muhammed'e mi yapıyorsun? Bugüne kadar Allah Teala katında onun gibi değerli olan bir varlık senin sırtına binmedi. Bugüne kadar, senin sırtına binenlerin içerisinde ondan daha değerlisi yoktur dedi. O zaman Burak hatasını anladı. Ve utancından terledi. Terledi. Ya ben ne yapıyormuşum diye, efendim, anladı hatasını ve sakinleşti. Evet. Efendimizin amcasının oğlu İbn Abbas Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemden şöyle bir hadisi şerif rivayet etmiştir. Söz bölünmesin diye hepsini okudum hadis-i şerifin. Efendimiz buyuruyor ki; Cenabı Hakk, Hazreti Adem'i yarattığında beni onun zürriyeti arasında yeryüzüne indirdi. Halk tabiri ile söyleyelim, beni onun Benim de yeryüzüne indirdi. Sonra beni Nuh'un zürriyetin de gemiye koydu. Demek ki Hz Adem'den sonra, artık kimlere aktarıldıysa, kimin belinden kimin beline diyelim. Hazreti Nuh'un zürriyetinden olarak gemiye bindim, diyor. Ondan sonra beni ibrahim'in zürriyetinden ateşe attı Allah Teala. Yani İbrahim ateşe atılırken ben onun belindeydim. Allah Teala Hazretleri böylece beni asil zürriyetlerden tertemiz rahimleri iletti. Asil babalardan, tertemiz analara iletti. Ve beni evlilik dışı bir temasta bulunmamış olan annem ile babamdan dünyaya getirdi. Benim annem ile babam tertemiz insanlardır. Daha evvelki soyum gibi. Bu saydığım soyum da öyle tertemiz insanlardı. Günah işlememiş yani zina yapmamış demek istiyor Peygamber Efendimiz. İnsanlardı. Böylesine temiz olan annem ile babamın zürriyetine Rabbim beni ulaştırdı. Onlardan dünyaya getirdi. Efendimizin amcası Hz. Abbas, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem'e diyor ki; ben seni bir şiirle övmek istiyorum. Izin verir misin diyor Peygamber Efendimize. Efendimiz de peki diyor olur. Öv diyor ve amcası yeğenini şöyle övüyor. Beyit beyit mânâ vererek gidelim. Diyor ki Hz. Abbas; Ey Resuli Zişan, Ey Şanlı Peygamber. Sen daha Peygamber olmadan önce cennetin gölgeliklerinde cennet yapraklarıyla örtünen Adem Atanın zürriyetinde idin. Tertemiz ve pek hoş bir hayat sürüyordun. Adem'in belinde diyelim, onun zürriyetinde olarak. Çok cennette, çok temiz bir hayat sürüyordun. Biz de öyle diyoruz ya güzel kardeşlerim. Biz nereliyiz? Cennetliyiz evelallah. Çünkü atamız, babamız değil mi cennetten dünyaya indi. Onun için bizim asıl vatanımız cennet. İnşallah gözümüzü oraya diktik. Hem de Firdevs cennetine inşallah. Bunu unutmayalım ve buna ve bunu hak etmek için gayret sarf edelim. Rabbim hepimizi muvaffak bil hayr eylesin. Hz. Abbas yeğenini övmeye devam ediyor. Diyor ki ; Sen, Ey Resûl-i Kibriya, daha sonra bir beşer bir çiğnem et. Bir kan pıhtısı haline gelmeden önce yine Adem'in zürriyetinde olarak cennetten dünyaya indin. Atan Adem'in zürriyetini de olarak cennetten dünyaya indin. Efendimizden öğrendiği şeyleri ne yapmış amcası, şiir haline getirmiş. Yoksa Hz. Abbas bunlar nereden bilsin? Nuh Tufanı Nesir putunu ve bu puta tapan insanları boğulduğu zaman, sen daha bir su damlası olduğun halde, Nuh'un gemisine bindin. Biraz önce okuduğumuz hadisi şerifi böyle ifade ediyor. Yani Hz. Nuh'un belinde olarak onun gemisine bindin. Asırlar birbirinin ardından böyle gelip geçti. Sen de zürri- yetlerden rahimlere taşındın durdun. Bir babanın zürriyetinden, bir ananın rahmine taşındın durdun böyle. Ey Allah'ın Resulü diyor Hz. Abbas. Senin şerefin ve soyun o kadar yücedir ki, onların yanında uludağlar pek aşağı kalır. Pek küçük kalır. Sen öyle bir yüce soya mensupsun. Sen dünyayı şereflendirdiğin zaman, doğduğu zaman yeryüzü aydınlandı. Senden önce yeryüzü karanlıktı. Ve ufuklar senin nurunla parıldadı. Sen doğduğu zaman dünya kendine geldi. Dünya işte o zaman aydınlandı. Dünyanın aydınlık dönemi o zaman başladı. Biz o nurun aydınlığında ve onun içinde, o nurun içinde, odosdoğru yolda elhamdülillah yürüyüp gitmekteyiz diyor. Senin gösterdiğin yolda, ve seninnurunun aydınlığında Sırat-ı müstakimde Elhamdülillah yürüyüp gitmekteyiz. Peki. Güzel kardeşlerim burada kalacağız. Evet evet. Bitirelim mi diyorsun yani? Evet. Bu saydığım sahabiler Ebuzer, İbn Ömer, İbn Abbas, Ebu Hureyre, Cabir bin Abdullah şu hadisi rivayet ettiler. Efendimizden, Efendimiz buyurdu ki; Benden önceki hiçbir peygambere verilmeyen 5 şey veya 6 şey bana verildi. Medine'den 1 aylık uzaklıktaki yerlere varıncaya kadar, benim adımı duyan korkar. Yani Allah Teala böyle bir şeref lütfetti bana. Benim adımı, Muhammet adını duyan insanlar korkarlar. Nitekim Tebük seferinde, Bizans İmparatoru Peygamber Efendimizin karşısına çıkmaya çekinmedi mi? Oraya kadar gittiler aylar süren yolculuk. Ama çıkamadılar, korktular. Yeryüzü bana mescid kılındı ve temiz toprak kılındı. Namaz vakti benim ümmetimden biri, ümmetimden biri namaz vaktine erişince hemen orada namazını kılsın. Abdesti yoksa teyemmüm etsin. Çünkü toprak temizdir. Allah Teala toprağı benim için temiz kıldı. Yani onunla abdest alma teyemmüm yapma imkanının bana lütfetti. Daha önceki Peygamberlere ganimetler helal kılınmamıştı. Düşmanla çarpışırlar, ganimetleri toplarlar. Bir yere yığarlardı. Gökten bir ateş gelir. O ganimetleri yakar. Kül ederdi. Ama Peygamber Efendimizi Allah Teala düşmandan alınan ganimetlerden istifade etme imkanını lutfetti. O ganimetleri alırlar ve taksim ederlerdi. Ben bütün insanlara Peygamber gönderildim. Daha evvelki Peygamberler sadece kavimlerine gönderilirdi, ben bütün insanlara gönderildim. Kıyamete kadar gelecek bütün insanların Peygamberi benim. Bana şefaat etme özelliği verildi. Bir rivayete göre bu şefaat kelimesinin yerine, Ey Muhammed iste, ne istersen sana verilecektir buyuruldu. Burada kalalım güzel kardeşlerim. Şefaat konusunu da inşallah konuşuruz. Bu şefaati uzma dediğimiz şefaattır. Yani kıyamette güneş tepeye dikildiği vakit insanlar ter içinde kaldığı, bir an önce hesabın başlamasını istedikleri vakit Hz. Adem'den itibaren Peygamberleri birer birer dolaştıkları zaman Allah Teâlâ'ya söyleyin de, ne olur hesap başlasın dedikleri vakit, bütün Peygamberler Bugün ben Allah'ın huzurunda konuşma yetkisine sahip değilim. Çünkü Rabb'im çok celallidir dediler. En sonunda Peygamber Efendimize geldiler. Efendimiz buyurdu ki ;bu şeref bana verildi. Ve arşın altına gitti, secdeye kapandı. Yarabbi artık hesabı başlat diye niyazda bulundu ve hesap onun üzerine başlayacak inşallah. Efendimiz çünkü Allah katında böylesine değerli bir insandır. Yüce Rabbim hepimiz olmuş şefaatına nail eylesin. Amine velhamdülillahi Rabbil Alemin,El Fatiha.