1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

Önceki Ders 8 Mart 2015
Sonraki Ders 22 Mart 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek Kıymetli kardeşlerim. Şifa-i Şerif dersimize başlıyor. Elhamdülillah Şifa-i Şerife Ikinci defa başlıyoruz. Bugün 3. dersimizi yapacağız inşallah. Kadı iyaz, Allah O'na rahmet eylesin. Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i, bu eseriyle Eşşifa bi tarifi hukukul Mustafa adlı eseri ile en güzel şekilde anlatmıştır. Diyor ki Kadı İyaz, bugünkü dersimize başlarken, El kısmül evvel, Birinci bölüm. Bugün birinci bölüme başlıyoruz. Bu bölümde ne okuyacağız, neye dairdir bu bölüm? Aliyülala olan, yani Yücelerden Yüce olan Cenabı Hakk, Resulü Ekrem'in şanını ve şerefini yüceltmesi bölümüdür. Bununla ilgili hadisler okuyacağız. Bununla ilgili alimlerimizin görüşlerini okuyacağız. Bu başlığı attıktan sonra, müellifimiz diyor ki; Fıkıh alimi ve Kadı olan Ebulfazl künyesi ile de bilinen, anılan Kadı iyaz rahimehullah şöyle dedi: Ilimle birazcık meşgul olan, uğraşan, azıcık da olsa anlayışı olan bir kimse, şu söyleyeceğimiz hususu anlar. Evet. Birazcık ilimle uğraşan, birazcık anlayışı olan bir kimse neyi anlarmış? Allah Teala'nın fahri Alem Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizin şerefini nasıl yücelttiğini anlar. Delillere bakarak, kur'an-ı Kerim'e, hadis-i şeriflere bakarak birazcık anlayışı olan, ilimden nasibi olan insan, Allah Teala'nın Resulü Ekrem'in şerefini nasıl yücelttiği ne anlar. Sadece O'na mahsus olmak üzere, hesapsız faziletler, erdemler verdiğini anlar. O'na çeşitli güzellikler ve mükemmellikler verdiğini anlar. Hiçbir insana nasip olmayan, hiçbir insana vermediği maddi manevi güzellikleri ve mükemmellikleri ona verdiğini anlar. Allah Teala'nın O'nun şanını, dillerin ve kalemlerin anlatamayacağı derecede yükselttiğini anlar. Allah Teala Hazretleri, resûl-i Kibriya efendimizin şanını şerefini a kadar yüceltmiştir ki, efendim, bunu hiçbir dil tavsif edemez. Hiçbir dil anlatamaz. Hiçbir kalem Allah Teala'nın Resulullaha verdiği mükemmellikle anlatamaz. Yani Allah Teala ona her şeyi lütfetmiş, her güzelliği vermiş. Her fazileti vermiş. Biraz açıyor bu sözünü diyor ki; feminha Allah Teala, Kuran'ı Kerim'inde ,Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e verdiği bu özellikleri, bu güzellikleri açıkladı. Allah Teala Hazretleri, Resulü Ekrem'in yüce değerini bildirdi. Kullarına, insanlara, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin ne kadar değerli bir insan olduğunu bildirdi. Onun ahlakını övdü, onu edebini övdü kur'an-ı Kerim'inde. Onun ahlakını övdü. Edebini övdü. Çünkü onu kendisi yetiştirdi. O'na güzel ahlakı Allah Teala verdi. Onu bizzat terbiye etti. O bakımdan, O'na neler verdiğini çok iyi bildiği için Allahu Teala, O'na verdiği güzellikleri methetti, övdü. Allah Teala Hazretleri, insanları Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in getirdiği esasları, getirdiği dini kabul etmeye ve onun getirdiği buyrukları benimsemeye teşvik etti. Benim resulüme uyun. Benim Resulümün size getirdiği, yani benim onunla size gönderdiğim güzellikleri kabul edin. Benimseyin. Özümseyin, Dedi Allah Teala Hazretleri, Resulü Ekremini herkesten Üstün tuttu. Ve O'na nimetlerini lutfetti. Hiçbir beşere, hiçbir insanoğluna nasip olmayacak derecede ona güzellikler verdi, faziletler verdi. Efendim, mükemmellikler verdi, nimetler verdi. Ve bizim de dikkatimizi ona yöneltti. İşte benim peygamberim O'dur. Dikkat edin, onun sözlerine dikkat edin. Onun getirdiği esasları benimseyin, buyurdu. Allah Teala Hazretleri daha sonra, Resulü Ekremini kötü huylardan arındırdı. Ona onu güzel huylarla bezedi. Onda, bizim gibi diğer beşerde bulunan Kötü huylardan hiçbiri mevcut değildir. Çünkü, Allah Teala ondan O kabiliyete aldı. Mükemmellikleri lutfetti. güzel huylar verdi ona. Sonra da Resulü Ekremini bu güzellikleri sebebiyle övdü, methetti. Ayeti kerimesinde olduğu gibi, Kalem suresinin 4. ayeti kerimesidir bu. Ey Resulüm sen yüce bir ahlaka sahipsin, buyuruyor. Allah Teala Hazretleri. Resulü Ekremiböylesine mükemmel bir şekilde hazırladı, yetiştirdi. Ahlakını güzelleştirdi. Çünkü insanlara örnek olacak. Insanlar, Allah Teala'nın kendilerine emrettiği güzellikleri O'nun şahsına baktıkları vakit anlayacaklar. Her türlü iyiliği onda bulacaklar idi. Ve Allah Teala Hazretleri Resulü Ekrem'ine en büyük mükafatı verdi. İşin başında da, sonunda da en büyük lütufda bulunan Allah tealadır. Gerek bütün insanlara, bize, gerekse Resulü Ekremine güzellikleri lütfeden, bağışlayan, veren Allah teâlâ'dır. O'ndan başka veren yoktur. Her türlü güzellik sadece ve sadece O'ndandır. Bunu hiçbir zaman unutmamak lazım. O lütufların, o güzelliklerin sahibi olan Allah Teala Hazretleri, en mükemmel güzellikleri, en mükemmel lütufları O'na bağışladı. Bu sebeple, dünyada da, ahirette de Hamd Allah'a mahsustur. Bütün bu güzellikleri bizim Peygamberimize lütfeden, diğer peygamberlerden onu birçok bakımdan ayıran, lütfu ilahisinde bulunan her türlü mükemmelliği O'na bahşeden Allah Teala Hazretleri, bizim bu hususa dikkat etmemizi istiyor. Dolayısıyla kendisine hamd etmemizi de istiyor. Elhamdülillah. Her fırsatta da biz elhamdülillah diyoruz. Bizi insan yaptı. Bizi en mükemmel peygambere ümmet yaptı. Diğer peygamberler zamanında da gelebilirdik. Biliyorsunuz. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, bir hadisi şerifinde buyuruyor ki: Öyle peygamber gelecek ki kıyamet gününde yanında bir kişi var, 3 kişi var 5 kişi var, 8-10 kişi var. Ya onların arasında bulunsaydık da, O üç beş kişiden biri olmasaydık mazallah. Müslüman bir anneden babadan bizi dünyaya getirdi. Ve en mükemmel peygamberine de ümmet yaptı. Dinimizin güzelliğini bize fark ettirdi. Işte bakınız buraya geldiniz. Allah'ın Resul'ünün bize getirdiği esasları öğrenmek istiyorsunuz. Büyük bir lütuf değil midir? Insanlar gaflet içerisinde yüzerken neyi öğreneceğini, neye kulak vereceğini bilmezken, böyle bir mecliste bulunmak, Allah'ın kitabını ve rasulullah'ın sünneti seniyesini öğrenmek, öğrenmeye gayret etmek, ne büyük bir lütuftur. Elhamdülillah kardeşlerim. Allah Teala Hazretleri Resulü Ekrem'ini mükemmel bir görünümde, mükemmel bir fiziki görünümde ve heybette yarattı. insan güzeliydi bizim Peygamberimiz. Bütün güzellikleri Allah Teala O'na ihsan etmişti. Ve O'nun, O'na bahşettiği güzellikleri, heybeti insanların gönlünde onu gördüğü vakit hasıl olan, efendim, saygıyı gözler önüne serdi. Ne güzel anlatıyor müellifimiz, şiir gibi bir dille. Allah Teala'nın Resulü Ekrem efendimize lütfettiği güzellikleri anlatıyor. Diyor ki; Allah Teala Hazretleri, peygamberine pek güzel davranışlar Ve iyi huylar verdi. O'na insanlarla iyi geçinme kabiliyeti lütfetti, verdi. Ve ona daha nice faziletler verdi. Nice mükemmellikler, erdemler verdi. Güzel davranışlar verdi. iyi huylar verdi. İnsanlarla güzel geçinmek kabiliyeti verdi ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz güzellikler verdi diyor. Öyle değil midir sevgili kardeşlerim? Insan vardır yanında 3-5 dakika duramazsınız. Suratı asıktır. Ağzından güzel sözler çıkmaz. Kırıcıdır. Efendim, oraya geldiğinize pişman olursunuz. Bir an önce kalkıp gitmek istersiniz. Öyle de insan vardır ki ,Resul Ekrem Efendimiz gibi, Yüzüne bakmaktan dolayı mestolursunuz. Öyle güzel bir insandır. Ağzından hep güzel sözler çıkar. Insanlara iltifat eder. Beşuş çehrelidir, gülümser bir yüzü var. İşte bizim Peygamberimiz, efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem böyle güzelliklere sahipti. Allah Teala Hazretleri, aziz peygamberini, o devirde yaşayanların, çağdaşlarının gördüğü ve O'na yetişenlerin müşahede ettiği mucizelerle destekledi. Yani resuli ekremini göndermekle kalmadı. O devirde yaşayanların gördüğün çeşitli mucizeler verdi. Peygamber olduğunu ortaya koyan mucizeler lütfetti. Ki inşallah haftalarca okuyacağız omuz mucizeleri. Allah nasip eder, oraya gelirsek inşallah. Daha sonraki nesillerin, insanların görmüş gibi bildiği, görmedikleri halde görmüş gibi bildiği, insanı hayran bırakan mucizelerle onu güçlendirdi, destekledi. Evet biz görmedik ama görmüş gibi biliyoruz. Çünkü kitaplarımız, hadis kitaplarımız bunları anlatıyor. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin gösterdiği mucizeleri anlatıyor. Ayrıca Cenabı Hakk O'nu, karşı konulmaz delillerle ve olağanüstü olaylarla destekledi. O'nu, O'nun peygamber olduğunu gösteren, Allah'ın resulü olduğunu gösteren öyle deliller bahşetti ki ona Kkmse ona itiraz edemedi. Etse bile basit itirazlar. Allah hidayet nasip etmemişse adam çırpınır durur. Gözünün önünde ayın ikiye yarıldığını görülsün, görse. Bu ne büyük bir büyü der. Ne sihirbazmış der. Öyle dediler nitekim. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin gösterdiği mucizeler karşısında, adamlar hayran kalacaklarına, Allah deyip müslüman olacaklarına, Allah Allah dediler ya. Şu adama bak ne sihirbaz. Biz Böylesini görmedik şimdiye kadar dediler. Hidayet Allah'ın elinde olan bir şey kardeşler. Yani Allah Teala kime lütfederse o doğru yolu bulur. Yoksa böyle itiraz eder durur. Allah Teala Hazretlerinin, Resulü Ekrem'ini, çeşitli mucizelerle ve başka delillerle desteklediğine dair bilgiler bize kadar geldi. Biz biliyoruz diyor müellifimiz. Elhamdülillah, biz de biliyoruz. Kendisi, bundan 900 küsür sene önce vefat etmiş bir alim. Öyle bir eser ortaya koymuş ki, efendim, güzelliği dillere destan. Her memlekette okunan, istifade edilen Resulullah aşkını besleyen bir eser. Şifa-i Şerif Ve Fahri Kainat Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e iman ettiğimiz için, O'nun nuru bizim üzerimize de aksetti, diyor. Elhamdülillah. O'nun nuru kendisine gönülden bağlanan, ona iman eden insanların üzerine yansır. Onun nuru işte. Bu güzel yüzlere de, elhamdülillah, yansımış. Müslümanın yüzüne baktığınız vakit onun gönlündeki imanın parıltısını farkedersiniz. Tertemiz bir yüz, insanlara kötülük gelmeyeceği anlaşılan bir güzel çehre. Elhamdülillah. Şimdi sevgili kardeşlerim müellifimiz, Ilk delili bize sunacak. Biz, biliyorsunuz yakın zamanda Şemaili Şerif okuduk, bitirdik. 2 yıl zaten her hadisin de başında bir senet okuduk. Tirmizi, 279'da vefat ettiği için, yani 3. asırda, üçüncü Hicri asırda. Peygamber Efendimize 3 kişiyle, 4 kişiyle, 5 kişiyle, 6 kişiyle varan senetlerle. Yani ben filan dan duydum, o filandan duydu, o falandan duydu diye hadisleri ulaştırıyordu. Ama bizim müellifimiz 544'de vefat etti. Şimdi bakınız, Allah ondan razı olsun. Her hadisin başında senet zikretmemiş. Şimdi bakınız bir zikrettiği, edeceği senedi okuyacağız. Diyor ki; yani ben filan hocamdan, şimdi size söyleyeceğim hadisi duydum. O hocam, falan hocasından duydu, o falandan duydu. Derken bakınız ne kadar uzun bir senet. Bereket böyle çok az senet okuyacağız. Diyor ki; Iki hocasından almış o da. Onlar da diyorlar ki İşte bizim imam Tırmizimiz, ona geldik. Böyle uzun bir senetle, şu hadis-i şerifi müellifimiz bize naklediyor. Bu hadisi demek ki kim rivayet ediyor Ashabı kiramdan? Enes Bin Malik Radiyallahu Anh. Efendimiz, sallallahu aleyhi ve sellemin hizmetkarı. O'na 10 yıl müddetle hizmeti Enes Hazretleri. Diyor ki; İsra gecesinde, yani miracın olduğu gecede. Miraç gecesinde Peygamber Efendimize Burak getirildi. Ağzındaki gem ile sırtındaki eğer ile birlikte. Burak getirilmiş, ağzında gem varmış. Sırtında da eğer varmış. Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin yanına getirildi. Allah'ın elçisi ona bineceği sırada Burak, huysuzlandı. Öyle atlar vardır ya hani. Üzerine binilecek sırada hırçınlaşır. Burak da öyle yaptı. Çünkü ona peygamberler biniyordu. Efendim, O da ilk defa sırtına binecek bir peygamberi, azimüşşanı görünce bilemediği için kıymetini, tedirgin oldu. Cebrail Aleyhisselam Burak'a dedi ki; Sen bu hırçınlığı Muhammed aleyhisselâma mı gösteriyorsun? Ey Burak. Sen O'na mı huysuzluk yapıyorsun? Şimdiye kadar senin üzerine, Allah Teala'nın O'ndan daha değerli kabul ettiği biri binmedi. Allah Teala'nın en değerli insan, en değerli peygamber olarak kabul ettiği biri senin üstüne binecek. Ne yapıyorsun, dedi. O zaman Burak yaptığı huysuzluğum utancından dolayı ter içinde kaldı. Bilemediği için sırtına kimin bineceğini utandı. Peygamber Sallallahu Aleyhi Vesellemin bineceğini anlayınca, efendim, rahatladı ve yaptığı hırçınlıktan dolayı mahcup oldu, utandı. Sevgili kardeşlerim, Burak dediğimiz binek, Beyaz renkli, bir binektir. Ata benzeyen bir binektir. Katırdan küçük, eşekten de büyük bir binek olduğu tarif ediliyor. özelliği adamını gördüğü yere atıyor. Gözü nereye bakıyorsa, nereyi görüyorsa adımını oraya atıyor. Şimşek selimesinin Arapçası berktir. Berk B, r, kaf. Burak aynı yani şimşek gibi giden hayvan manasında. Yani Burak Şimşek hızıyla gittiği için ona bu ad verilmiştir. Evet. Demek ki Miraç gecesinde efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bineceği Burak, O'nu o gün tanımış ve şanını, şerefini Cebrail aleyhisselam'dan öğrendiği için de yaptığı huysuzluktan dolayı mahcup olmuş. Evet, şimdi. El babul evvel. Biririnci kısma gireceğiz. 1. bölümün birinci kısmına geldik. Burada ne okuyacağız? Bu kısımda Allah Teala Hazretlerinin, Peygamber efendimizi nasıl övdüğünü göreceğiz. Peygamber Efendimizi Allah teala nasıl övmüş ve Allah Teala'nın Resulü Ekrem'in kendi katındaki şanını, şerefini açıklamasını göreceğiz. Bakalım Allah Teala Hazretleri, peygamberinin şanına, şerefine, yüceliğini nasıl açıklıyor. Bunları göreceğiz. Müellifimiz söze başlarken diyor ki sevgili kardeşlerim. Ey dinleyici, ey okuyucu şunu iyi bil. BŞunu iyi bil ey dinleyici. Kur'an-ı Kerim'deki birçok ayeti kerimede Allah Teala Hazretleri Muhammed Mustafa'dan övgüyle bahseder, söz eder. Kur'an-ı Kerim'de, efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemden övgüyle söz eden birçok ayeti kerime vardır. Daha evvel ismen 4 yerde geçtiğini söylemiştik. Kur'an-ı Kerim'de Muhammed ismi 4 yerde geçer. Onun dışında adından söz edilmeden, Allah Teala Hazretleri, O'ndan Resulullah diye, rasulü Ekrem olarak bahseder, söz eder. Onun sahip olduğu ahlaki güzellikler dile getirilir Kur'an-ı Kerim'de. Kur'an-ı Kerim'de Allah Teala Hazretleri Peygamber Efendimizin ahlakından söz eder. Onunşanını şerefini ortaya kor. O şöyle yüce bir peygamberdir, böyle şerefli bir insandır, der. Onun değerini yücelten pek çok ayeti kerime vardır kur'an-ı Kerim'de, diyor müellifimiz. Kur'an-ı Kerim'de demek ki Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i anlatan, onun şerefinden söz eden pek çok ayeti kerime vardır. Biz diyor Kadı İyaz, Peygamber Efendimizden övgüyle bahseden bu ayeti kerimelerden manası açık olanları, anlaşılır olanları, almakla yetindik. Kur'an-ı Kerim'de Peygamberimizin şanından, şerefinden bahseden pek çok ayeti kerime var ama biz son derece açık, manası açık olan anlaşılır olanları seçtik. Ve bu konuyu 10 bahiste toparlayıp inceledik. Demek ki on bahiste biz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin, efendim, yüceliklerini, faziletlerin okuyacağız. 1. kısmında şimdi birinci bahsinde bulunuyoruz. Bu okuyacağımız 10 bahsin ilkinde, birincisinde Resulü Ekrem'in methi, övgüsü, güzellikleri ele alınacak. Okuyacağımız bu ilk bahiste efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemi, Allah Teala'nın nasıl övüp methettiğini göreceğiz. Onun güzelliklerinden nasıl söz ettiğini göreceğiz. işte size ilk misal diyor. kur'an-ı Kerim'den Tevbe suresinin 128 ayeti kerimesini. Müellifimiz buraya alıyor, diyor ki; Allah Teala buyuruyor ki; bizlere hitaben. Andolsun ki size, kendi içinizden bir peygamber gelmiştir. Sizden. Sizin içinizden, sizin gibi bir insan olan peygamber gelmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine olan muhabbetinden, merhametinden bahsederek Allah Teala buyuruyor ki: O sizin sıkıntıya düşmenizi hiç istemez. Ümmetine karşı öylesine muhabbet doludur ki, ümmetinin başının ağrımasını istemez. Sıkıntıya düşmesini hiç istemez. Ümmetinin sıkıntıya düşmesi keder, Üzüntü çekmesi ona pek ağır gelir. Nasıl pekiştiriyor Allahu Teala? Hem üzüntüye düşmelerini istemez, şayet Üzüntüye düşmüşlerse, bu da ona çok ağır gelir, Üzülür. Ne merhamet Ya Rabbi. Nasıl bir Peygamberin Ümmetiyiz sevgili kardeşlerim? Ümmetini bu kadar seven, bu kadar düşünen, onların içindeki dertli ümmetini düşünen ve onların başının ağrımasına, gönüllerinin acı çekmesine üzülen bir peygamber. O size çok düşkündür. Böyle söylüyor Allah Teala. Bakınız yukarıdan beri sıkıntıya düşünmemizi istemez. Sizin başımızın ağrıması ona pek ağır gelir. Size çok düşkündür. Allah Allah. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem bizi ne çok seviyor sevgili kardeşlerim. Bunu bize Herhangi bir insan anlatmıyor. Allah Teala anlatıyor. Müminlere karşı, müminlere karşı çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Ifadelere bakınız. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin bize duyduğu muhabbeti Allah Teala böyle bahsediyor, böyle anlatıyor. Bizi düşünür, bizi çok sever. Başımız ağrırsa Bundan dolayı o rahatsız olur, efendim. Bizi çok sever. Çok şefkatlidir, çok merhametlidir. Ne güzel, ne kadar güzel. Ne kadar güzel. Biz de Onu daha çok sevmeliyiz sevgili kardeşlerim. O benim peygamberim, O benim efendim. Benim bu dünya gurbetinde yok olup gitmem istemeyen peygamber. Benim bu dünyada kaybolup gitmemi istemeyen, ahireti, cenneti kazanmam için bana hayat değeri olan esasları getiren bir peygamber. Diye düşünmeliyiz Ve Onu öylesine sevmeliyiz. Öylesine ona yapışmalıyız. Onun sünnetine sarılmalıyız. (Arapça metin okuyor)Bir tefsir alimi var. Ebul leyz Es Semerkandi diye. Meşhur Hanefi Fakihi. Hicri 373 tarihinde vefat etmiş. Bir âlimdir. Miladi 973'te. Şöyle dedi Ebul leys Es Semerkandi. Kıraat alimlerinden bir kısmı bu ayeti kerimedeki bir kelimeyi, min enfusikum Kelimesini min enfesikum diye okudular. Enfes. Halbuki çoğunluğun kıraati Enfüsiküm .Yani sizden biri manasında böyle okurlar. Demek ki bu ayetteki içinizden biri anlamına gelen Enfusikum kelimesini alimlerimizin büyük çoğunluğu böyle okuyor. Bazıları ise Min enfesiküm. Sizin en şerefliniz mânâsına gelecek şekilde okuyor. Min enfusikum dersek, sizden bir peygamber, içinizden bir peygamber. Enfes kelimesini biz de Türkçede kullanıyoruz, sizin en şerefliniz, en değerliniz. Böyle okumuş bazı alimler. Müellifimiz Kadı iyaz, Allah ona rahmet eylesin, Allah onu muvaffak kılsın diyor. Efendim, şöyle der; Cenabı Hak kendisini başarılı kılsın. Kadı iyaz der ki, diyor. Müellifimiz, Allah Teala müminlere veya Araplara, yahut Mekkelilere ya da bütün insanlara, demek ki müfessirler bu ayette kime hitap edildiği konusunda böyle farklı görüşler belirtmişlerdir. Evet. Allah teala müminlere veya Araplara veya Mekkelilere veya bütün insanlara şöyle Hitab etmiş, şunu söylemiş. Cenabı Hakk, Şimdi Ebul leys Es-Semerkandi'yi dinleyeceğiz. Evet, müellifimiz diyor ki bakınız. Cenabı Hak onlara, kendisini bütün özellikleri ile tanıdıkları bir peygamber göndermiştir. Allah Teala Hazretleri, Kur'an-ı Kerim'in de Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i tanıtmıştır. Ayrıca, yani Mekkeliler falan dedik ya. Kendi içlerinden gelen bir peygamber olduğu için onlar Peygamber Efendimizi bütün özellikleriyle tanırlar. Yani kimdir? Kimin oğludur? Babası kim? Dedesi kim? Soyu ne tarzında. Kendisini bütün özellikleri ile tanıdıkları bir peygamber göndermiştir. Onlar bu peygamberin nerede doğup büyüdüğünü bilirler. Kendi aralarından gelmiş bir insan çünkü bunu bilirler. Insanlar, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin kendi aralarından bir insan olduğu için, doğru sözlü olduğu konusunda, güvenilir olduğu konusunda hiç şüpheye düşmezler. Çünkü onu muhammed-ül Emin diye biliyorlar zaten. Böyle bir efendimize lakap takmışlar Her bakımdan daha peygamberlik gelmeden önce Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e güvendikleri için, sözüne itimat ettikleri için böyle demişler. Güvenilir Muhammed manasında muhammedül Emin demişler. Onun doğru sözlü olduğunda, güvenilir olduğunda şüpheye düşmezler. Onu yalancılıkla suçlayamazlar. Çünkü Onun yalan söylediğini hiç görmemişler. İçlerinden biri olduğu için de, Onun, o peygamberin kendileri hakkında kötü şeyler düşündüğünü ileri süremezler. Yani diyemezler ki, bu niyeti bozuk bizim için iyi şeyler düşünmüyor. Kötü şeyler düşünüyor. Böyle bir şey söyleyemezler. Çünkü onu tanıyorlar, biliyorlar ve böyle olmadığının farkındalar. Işte Allah Teala Hazretleri, onlara böyle bir peygamber göndermiştir. Tanıdıkları, bildikleri, ahlakından emin oldukları, kendileri hakkında güzel şeyler düşündüğünden emin oldukları bir Peygamberin kendilerine geldiğini çok iyi bilirler. Araplar arasında diyor müellifimiz, Rasulullah Sallallahu Aleyhi ve sellem ile uzaktan yakından akrabalık bağı bulunmayan hiçbir kabile yoktur. Ne kadar kabile varsa efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin o kabilelerle uzaktan veya yakından bir alakası var. Aynı soydan gelmişler. Aynı Soydan türemişler. Köylerimizde de öyle değil midir yani? Insanların kardeşleri var. Sonra amcalarının oğulları vardır. Amcalarının, oğullarının oğulları vardır. Yani böyle irbirlerini çok iyi tanırlar. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem de böyledir. Onların her biri ile bir akrabalık bağı vardır. Ve daha başka alimlere göre Evet. Şura suresinin 23 ayeti kelimesinden söz ediliyor. Burada, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Araplara, Kureyşlilere, Ben size getirdiğim bu Kuran karşılığında, size yaptığım bu tebliğe karşılık, sizden akrabalık sevgisi dışında bir şey istemiyorum diyor peygamber efendimiz. Akrabanız olduğum için bana güvenin, beni sevin. Bana itimad edin, peşimden gelin. Ben sizden başka ücret istemiyorum. Evet. Ayeti kerime, bu ayet Peygamber Efendimizin muhataplarının Arap olduğunu gösteriyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, Arapların içinde doğmuştur. Efendim, Kur'an-ı Kerim'i onlara getirmiştir. Onlar ilk defa, onlara Rasulullah Sallallahu Aleyhi Vesellemden kur'an-ı Kerim'i işitmişlerdir. Demek ki, bu arada bir su içerim belki. (Arapça metin okuyor)Ayetteki enfusukum kelimesi Enfeskum şeklinde okunursa, sizin en şerefiniz diye okunursa, bu takdirde şu husus belirtilmiş olur. Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem, bütün insanların soyca en şereflisi, bütün insanların en şerefli soya mensup olanıdır. En üstünüdür. En erdemlisi, en faziletlisidir. Bu da, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimizi methetmenin en üstün derecesidir. Allah Teala Hazretleri, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'i sevgili kardeşlerim, işte böylesine önemli ifadelerle, insanı hayran bırakan ifadelerle methetmiştir. Daha sonra Allah Teala, Resulü Ekrem'i bu şekildeki en üstün vasıflarla öömüştür. Peygamberin gömüştür. Peki neden övmüştür? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemi neden böyle övmüştür? Evet Allah Teala, peygamberini neden övmüştür? Kur'an-ı Kerim'de böyle ifadelerle neden övmüştür? Çünkü, diyor müellifimiz, Peygamber Aleyhisselam şu özelliklere sahip bir insandır. Allah Teala'nın, Peygamber Efendimizi övmesinin sebebi, Onun şu özelliklere sahip olmasıdır. Allah'ın resulü insanların hidayetini ister. Yani doğru yolu bulmalarını çok ister. Bu önemli bir vasıftır. Bütün insanların doğru yolu bulmalarını ister. Ayet-i kerimede de geçiyor ya, kendini helak edeceksin diyor Allah Teala. Neden bu insanların doğru yolu bulması için bu kadar çırpınıyorsun? Senin vazifeh böyle çırpınmak değil ki, diyor. Tebliğdir senin vazifen, söyle bitsin. Öyle değil ki. Herkes müslüman olsun istiyor. Kafir kalmasın diyor, diye arzu ediyor. Allah Teala da Onun bu vasfını övüyor. Çünkü sen diyor Allah, Allah'ın resulü insanların doğru yolu bulmalarını, hidayete ermeelerini ister. En doğru inanca sahip olmalarını, kurtuluşa ermelerini ister. Demek ki bunlar çok üstün vasıflar. Insanların doğru yolu bulmalarını, kurtuluşa ermelerini ister. Insanların güçlerinin yetmeyeceği şeylerin onlara emredilmemesini arzu eder. Yarabbi benim ümmetime onların yapamayacağı şeyi emretme. Onlara kolay şeyler emret, diye arzu eder. ümmetine olan muhabbetinden dolayı. O kadar çok sever kiümmetini, yapamayacakları şey onlara emreedilmesin diye arzu eder. Hiçbir insanın dünya ve ahirette zarar görmemesini şiddetle arzu eder. Hiç kimse zarar görmesin. Hiç kimse sıkıntı çekmesin. Bunu ister peygamber aleyhisselatu vesselam. Ayrıca, Allah'ım Resulü çok müminlere çok düşkündür. Onlara aşırı derecede şefkat ve merhamet gösterir, diyor. Demek ki sevgili kardeşlerim, Allah Teala Hazretleri merhametli kullarını çok seviyor. Biz de, önce aile efradımıza, sonra yakınlarımıza, sonra bütün mümin kardeşlerimize karşı merhamet dolu olmalıyız. Şefkat dolu olmalıyız. Çünkü Allah Teala Hazretleri, Peygamberimizi bu sebeplerle seviyor. Bütün insanların kurtuluşunu istiyor, eziyet çekmemelerini istiyor. Sıkıntıya, kedere uğramamalarını istiyor. Onlara karşı muazzam bir şefkat ve merhamet besliyor. Bazı alimlere göre, Allah Teala bu ayette, Peygamber Efendimize daha doğrusu, Peygamber Efendimizin müminlere daha şefkatli, Rauf ve daha merhametli, Rahim, olduğunu ifade etmiştir. Yani kendisine ait iki özelliği, iki sıfatı Rauf, Rahim olan kimdir? Allah Teala Hazretleridir. Peygamber Efendimizi tarif ederken, onu böyle tarif ediyor. O Rauftur, O Rahimdir diyor. Yani kendisinde bulunan sıfatları Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e de veriyor. Demek ki onu ne kadar çok seviyor. Ona değer veriyor. Bunu, şu ayet-i kerimede de görüyoruz, diyor müellifimiz. Estauzubillah. Ali İmran suresinin. 164. ayeti kerimesinin okuyoruz. Şüphesiz Allah (Celle Celalühü), müminlere büyük bir lütufta bulundu. Allah Teala Hazretleri, müminlere büyük bir lütufta bulundu. Hangi sebeple acaba? Zira, daha önce apaçık bir sapkınlık içindeyken insanlık, onlara ayetlerini okuyan, onları günahlarından temizleyen, onlara kitabı öğreten, hikmeti öğreten, kendi İçlerinden bir peygamber göndermiştir. Demek ki, Allah Teala, böyle bir peygamber gönderdiği için de müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Insanlar daha evvel sapıklık içindeyken, Aziz Allah Celle şanuhu, Allah Teala, müminlere böyle bir peygamber göndermiştir. Bu konu ile ilgili iki ayetimiz daha vardı ama adetimizi bozmayalım. Ezanı Muhammed'i ile dersimizi bitirmek adetimizdir. Biz onunla bitirelim. İnşaallah, önümüzdeki ders, Rabbim afiyet versin. Burada tekrar buluşalım, devam edelim inşaallah. Yüce Rabbim hepimizden razı olsun. Hepimizi salih kullarından eylesin. Hepimize hayırlar ve afiyetler ihsan eylesin. Yavrularımızı, torunlarımızı, gelecek nesillerimizi, salih insanlar eylesin. Zorda, darda, müşkilde olan bütün kardeşlerimize, Mısır'da, Suriye'de, Filistin'de, Irak'ta, Doğu Türkistan'da, Arakan'da ve isminiz zikredemediğimiz diğer bölgelerde zorda olan, zalimlerin zulmü altında inleyen bütün kardeşlerimize Rabbim merhamet eylesin, yardım eylesin ve hepimizi Resulullah efendimizin şefaatine nail eylesin. Amin, Elhamdülillahi rabbil alemin El Fatiha.

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR