1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

1. Kısım: Allah Teâlâ’nın, Resûl-i Ekrem’i Övmesi ve Onun Kendi Katındaki Şân ve Şerefini Açıklaması

9. Fasıl: Resûl-i Ekrem'in Değeri Konusunda Fetih Sûresinin İhtiva Ettiği Bilgiler

Önceki Ders 23 Ağustos 2015
Sonraki Ders 6 Eylül 2015

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin Ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim, Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Şifa i Şerif'in birinci bölümünü okuyoruz. Geçen hafta, dokuzuncu faslı okurken zamanımız yetişmedi. Son taraflarına gelmiştik o faslın. Bu fasılda Fetih suresinin Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Efendimizin değeri, Allah katındaki itibarı hakkındaki ayeti kerimeleri okuyorduk. Şurada kalmıştık. Allah Teala şöyle buyuruyor Fetih suresinin 10. ayeti kerimesinde: Sana biat edenler, Ey Muhammed, Sallallahu aleyhi vesellem, sana biat edenler, gerçekte sana değil de Allah'a biat etmişlerdir. Yani sana söz veren, kişiler gerçekte Allah'a söz vermişlerdir. Allah'ın eli onların eli üzerindedir. Allah Teala Hazretleri, onları destekleyecektir. Burada kastedilen biat, Hudeybiye'de biatür Rıdvan'da verilen yapılan biattır. Hicret'in 6. yılında bildiğiniz gibi, Mekkeliler müslümanların umre yapmak üzere Medine'den geldikleri vakit Mekke'ye girmelerine izin vermemişlerdi. O zaman müslümanlar Hudeybiye denilen yere gittiler. Orada bir araya geldiler. Ve Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e bağlı kalacaklarına, onun her istediğini yapacaklarına dair, Peygamber Efendimize söz vermişlerdi. Burada o anlatılıyor. Şu söyleniyor: Ey Muhammed sahabiler görünüşte seninle bir antlaşma, bir sözleşme yaptılar ama aslında Allah ile sözleşme yaptılar. Yani bağlılıklarını sana bildirdiler ama aslında Allah'a bağlı olduklarını dile getirdiler. Allah'ın eli onların eli üzerindedir, ayetiyle ne anlatılmaktadır? Hudeybiye'de ki biat kastedilmektedir. Bazı alimlere göre bu ayet ile Allah, Peygamberini sahabeden daha fazla destekler. Allahu Teala, Resulü Ekrem'ini ashabın onu destek dediklerinden daha fazla destekler, denmektedir. Bazı alimlere göre Allah'ın eli demek, Allah'ın vereceği sevap demektir. Evet, Allah onlara çok sevap verecektir. BAzı alimlere göre ise, Allah'ın ihsanı, inamı demektir. Bazı alimlere göre, Allah'ın onlarla yaptığı sözleşme demektir. Demek ki sevgili kardeşlerim, Allah'ın eli sözü mecazi bir anlatımdır. Gerçekten Allah'ın eli kast edilmiyor. Haşa biz Allah belanı elinin mahiyetini bilmiyoruz. Ama ayet-i kerimede Allah'ın eli deniyor. Allah'ın eli ne demek? Allah'ın sevabı demektir, gördüğümüz gibi Allah'ın lütfu demektir, ihsanı demektir şeklinde alimler yorumlamışlar. Demek ki bu bir mecazi anlatım. Bir şeye ima ediliyor. Ima ile anlatma buna edebiyatta,istiara, istiara ve cinas denir. O kastediliyor. Burada ashab-ı kiramın, Resul Ekrem ile yaptığı sözleşmenin, biatın önemi anlatılıyor. Söylenmek istenen şudur, sevgili kardeşlerim burada, aslında siz Peygamber ile değil Allah ile biat yaptınız, denmektedir. Bu ifade ile kendisine biat edilen Peygamber Sallallahu aleyhi vesellem'in Allah katındaki yüceliği kastedilmektedir. Peygamber aleyhisselam ile yapılan biatın, esasında Allah Teala ile yapıldığını gösteren misallerden biri de Enfal Suresinin şimdi okuduğumuz 17b ayeti kerimesidir. Burada Allah Teala buyuruyor ki; onları, o kâfirleri siz öldürmediniz. Onları Allah öldürdü. Savaşta, sizin öldürdüğünüz kafirleri, aslında siz öldürmediniz. Onları Allah öldürdü. Sen düşmana bir avuç toprak attığında, o toprağın sen atmadın. Allah attı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi vesellem, yerden bir avuç toprak alarak kafirlerin üzerine doğru attığı vakit, kafirlerin hepsinin gözüne doldu o dopraklar. Zor durumda kaldılar. Allah Teala buyuruyor ki; sen böyle bir şey yapamazdın ki, sen doprağı aldığın yerden attın. Her birinin gözüne nasıl isabet ettirecektin? Bunu sen yapmadın, ben yaptım. Böyle buyuruyor Allah Teala Hazretleri. Ayette, sahabenin Resuli Ekrem Efendimiz ile yaptığı biatın, Allah Teala ile yapılmış olduğu her ne kadar mecazi bir anlatım ise de, ayette geçen öldürme ve toprağı atma meseleleri, mecazi değil hakikidir, hakikattır. Gerçekten olmuş bir şeydir. Zira düşmanı öldüren ve ona toprağa atan, gerçekte Allah Teala'dır. Kafirleri öldüren, onların gözlerine toprağı dolduran Allah Teala'dır. Resulullah'ın öldürmesini ve atmasını yaratan O'dur. Ona öldürme gücü veren, attığı toprağı kafirlerin gözlerine doldurma imkânını, gücünü veren atmasının ve öldürmesinin asıl müsebbibi Allah Teala'dır. Burada anlatılan budur. Yani gerçekte, o toprağı sen atmadın, Allah attı derken bu kastediliyor. Çünkü Rasulü Ekrem'in attığı toprağı, oradaki kafirlerin her birinin ayrı ayrı gözlerine dolduracak şekilde atma işini, bir insan başaramaz. Bunu ancak Allah Teala yapabilirdi nitekim o yaptı. Bedir gazvesinde, meleklerin kâfirleri öldürmesi de yine mecazi değil, hakiki bir anlatımdır. Yani görünüşte, kâfirleri siz öldürdünüz ama öyle değil. Aslında siz öldürmediniz. Kafirleri Allah Teala öldürdü. Burada bir teknik bilgi veriliyor. Bazı alimler şöyle demişler: Onları siz öldürmediniz, onları Allah öldürdü ayetinde etebi açılan şu sanatlar var diyor bazı alimler. Lugavi mecaz var burada. Mukabeletül lafz, ki buna tıbak da deniyor. Tıbak sanatı vardır. Münasebetül lafz, yani tenasüp denilen bir sanat vardır. Diyorlar. Biz onlar üzerinde durmayalım. Şu halde ayetin manası şöyle oluyor, sevgili kardeşlerim: Ey müslümanlar, aslında kâfirleri siz öldürmediniz. Ey Peygamber, aslında kafirlerin yüzüne çakıltaşını ve toprağı sen atmadın. Görünüşte sen atar gibiydin ama aslında sen atmadın. Meselenin aslı şudur Güzel kardeşlerim. Kafirlerin, kalplerine korkuyu ve telaşı Allah Teala attı. Onları o korkuttu. Onları o telaşlandırdı. Sizin bu savaştaki başarınızı Allah sağladı. Yani kafirleri öldürdük diye övünmeyin. Bu işi yapan Allah'dır. Ayet-i kerimede anlatıldığı gibi, melekler geldiler ve kâfirleri öldürdüler. Onların da elinde kılıçları vardı ama görünüşte filan sahabi falan kafir öldürdü diyoruz, ama iyle değil. Sizin bu savaştaki başarınızı Allah sağladı, demektir. Görünüşte atan sensin. Görünüşte öldüren müslümanlar ama gerçekten atan ve öldüren Allah Teala Hazretleri'dir. Evet, sevgili kardeşlerim, bu faslı, dokuzuncu faslı Böylece bitirmiş olduk. Şimdi 10. fasla geçiyoruz. Bakalım bu fazılda ne okuyacakmışız. Kadı İyaz'ımızdan öğrenelim bunu. Diyor ki; Daha önce, okuduğumuz bahislerde şu geçti. Hem İsra suresinde, hem Necim suresinde Allah Teala Hazretleri bize, İsra olayı hakkında bilgi verdi. İsra ve Miraç olayı hakkında bize bilgi verdi. Miraç hadisesinden Peygamber Efendimizin Allah Teâlâ'ya ne kadar yakın olduğunu öğrendik. Hani, Cebrail Aleyhisselam bir yere kadar varıyor ve diyor ki Ya Resulallah, bu yerden öteye ben geçemem, ayağımı atarsam yanarım. Ama bundan ileriye gitmek senin hakkındır, sana izin verilmiştir. Bu da neyi gösteriyor? Aynı şekilde Efendimizin, Allah Teala ya ne kadar yakın olduğunu gösteriyor. Onun katındaki yüce değerini bize gösteriyor. Burada Seyyidi Kainat Efendimizin, Miraç'ta karşılaştığı olağanüstü hadiseler anlatılmaktadır. Ama kısaca temas ediliyor. Asıll bu hadiseye sevgili kardeşlerim, biz kitabımızın ileriki safhalarında okuyacağız. Miraç meselesi çok geniş bir şekilde Kadı İyaz tarafından ele alınacak. Safha safha, Miraç meselesini göreceğiz. Burada kısaca temas edilecek. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Allah katındaki yüce değerini gösteren olaylar, hususlar arasında, İsra olayının anlatıldığı ayetler, Necm suresinde, yine bu İsra Miraç olayı ile ilgili anlatımlar vardır. İsra ve Miraç olayında, Server'i Enbiyanın, Allah Teala katındaki itibarını, ona olan yakınlığını gösteren misaller vardır. Onun bu esnada gördüğü, yaşadığı akıllara durgunluk veren olaylar vardır. Miraç ve İsra hadisesinde. Bütün bunlar Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in, Allah katındaki değerini göstermektedir. Allah Teala Hazretlerinin, kafirlerin, Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e yapacağı kötülüklerden onu koruyacağını gösteren misaller. Bu misallerden biri Maide suresinin şimdi okuduğumuz 67. ayeti kerimesidir. Allah seni onlardan koruyacaktır buyuruyor. Sevgili kardeşlerim, Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem, bir gün bir korku hissetti. Kafirlerin bir baskın yapacağı, yapabileceği duygusuna kapıldı. Sonra içinden şöyle geçti. Sahabilerimden bazıları gelseler de, beni korusalar. Işte bunun üzerine, şimdi okuduğumuz, vallahu ya'sımuke minen nas, ayeti kerimesi geldi. Onun üzerine Peygamber Efendimiz dışarı çıktı. Bu esnada gerçekten Efendimizin bu düşüncesinin üzerine, birkaç sahabi geldiler, orada içlerinden öyle geçmiş. Allah Teala onların kalbini de bunu ilham etmiş. Gitsek de Rasulullah'ı korusak, diye bir düşünce geçmiş. Efendimiz dışarı çıkıyor ve onlara buyuruyor ki; evinize gidin Allah Teala beni koruyacağını bildirdi. Ayeti kerime geldi ve beni koruyacağını bildirdi. Onun için siz artık evinize gidebilirsiniz. Evet, Allah Teala'nın, Resulü Ekrem'ini koruyacağını gösteren ayeti kerimelerden biri de, Enfal suresinin şimdi okuduğum 30. ayeti kerimesidir. Bu ayeti kerimede, Allah Teala ne buyuruyor? Şöyle buyuruyor. Hani kafirler seni, Ey Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellem. Kafirler seni yakalayıp hapsetmek istiyordu. Böyle istiyordu kafirler. Veya öldürmek istiyordu. Yahut da seni yurdundan çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı. Öldürmek istiyorlar, yurdundan çıkarmak için tuzak kuruyorlardı. Onlar tuzak kurmaya çalışsınlar bakalım, buyuruyor Allah Teala. Kafirler seni öldürmek için, seni yurdundan çıkarmak için tuzak kurmaya çalışsınlar bakalım. Allah da onların tuzaklarına karşılık verecektir. Allah tuzak kuranların, Allah tuzak kuranlara en güzel karşılığı verendi. Tuzak kuranların tuzağını en güzel bozan O'dur. Yüce Rabbim, gerek memleketimiz için, gerek İslam dünyası için tuzak kuranların tuzaklarını da kendi aleyhlerine çevirsin, onları perişan eylesin inşallah. Onlar tuzak kursunlar bakalım. Bir araya gelsinle,r efendim, Türkiye'yi geriletmek için, Türkiye'yi zor durumda bırakmak için anlaşma yapsınlar. Tuzak kurşunlar. Allah'ın tuzağı hepsinin tuzağının üzerindedir. İnşallah İslam dünyası için, bizim memleketimiz için kurulan tuzakları Yüce Rabbim onların aleyhine çevirecektir. Şu ayeti kerimeyi okuyalım. Sevgili kardeşlerim, Allahu Teala Hazretlerinin, Resûl-i Ekrem sallallahu Eleyhi vesellem Efendimizi koruyacağına gösteren ayeti kerimelerden biri de şimdi okuduğum Tevbe suresinin, 40. ayeti kerimesidir. Bu ayeti kerimede Allah Teala şöyle buyuruyor: Müminlere hitaben, Eğer siz, benim peygamberime yardım etmezseniz, Allah, ona bir zamanlar yardım ettiği gibi yine yardım edecektir. Siz yardım etmezseniz bile, Allah peygamberine yardım edecektir. Hani kafirler Peygamberi yurdundan çıkardıklarında Hicret hadisesinde, iki kişiden biri olarak mağarada iken O peygamber arkadaşına, Hz. Ebubekir'e şöyle diyordu; üzülme Allah bizimledir. Hz. Ebubekir kafirlerin mağaranın kapısına kadar geldiklerini gördü, ayaklarını gördü. Bir adım daha aksalar, içeri gireceklerini ve kendilerini göreceğini gördü ve müthiş korkuya kapıldı. Kendi namına değil. Resuli Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellemi öldürmek üzere bir hazırlık yapmıştı kafirler. Onun üzerine, Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve sellem, Hz Ebu Bekir'in telaşın ve korkusunu gördü ve böyle buyurdu. La tahzen innellaha meana. Üzülme Ebubekir, Allah bizimledir. Efendimiz de hiçbir korku ve endişe yoktu. Allah Teala'nın, kendisini koruyacağını biliyordu. Nitekim Allah, ayeti kerime böyle devam ediyor, nitekim Allah Ona gönlünü rahatlatan iç huzuru verdi. Sekinet verdi. Onu görmediğiniz ordularla destekledi ve kafirlerin davasını alçaltı, elhamdülillah. Kafirlerin davasını alçalttı.ı Çünkü yüce olan dava yalnız Allah'ın davasıdır. Kafirlerin davası her zaman alçaktır. Aşağıdadır. Yüce olan Allah'ın davasıdır, İslam'dır. Allah karşı konulmaz bir kuvvete sahiptir. Azizdir O. Ve her şeyi yerli yerince yapandır, hakimdir O. Böyle buyuruluyor sevgili kardeşlerim. Bu ayeti kerimelerde dile getirilen hususlar arasında hicretle ilgili olarak şu olaylar vardır. Kafirler, Peygamber Aleyhisselatu Vesselam Efendimizi öldürmek üzere toplanmışlardı. Biliyorsunuz. Her kabileden bir adam almışlar, demişlerdi ki bir kabileden biri onu öldürmeye kalsa o kabileden, onun kabilesi intikam alır. En iyisi her kabileden bir adam seçelim. Onların hepsi birden kılıçlarını Muhammed'e saklasınlar ve böylece onu kimin öldürdüğü belli olmaz. Yani bir kabile öldürdü denemez, diye tuzak kurmuşlardı. Ve bu konuyu gizlice görüşmüşlerdi ve birtakım kararlar almışlardı. Ama Allah Teala, Resulünü kafirlerin elinden korumuştu. Daha evvel de okuduğumuz gibi biliyorsunuz, Efendimiz yerine Hz Ali'yi yatırdı yerden bir avuç toprak aldı kafirlerin yüzlerine doğru serpti ve kâfirler uykuya daldı. Efendimiz de oradan rahatça çıktı gitti. Resûl-i Kibriya Efendimiz, evini kuşatan o kafirlerin arasından çıkıp giderken diyor müellifimiz, Allah Teala kafirlerin gözlerini bağladı. Onun gittiğini göremediler. Bunu kim yaptı= Allah Teala yaptı. Sultanı Enbiya Efendimiz, Sallallahu Aleyhi ve sellem, Sevir mağarasında Hz. Ebubekir ile beraberken kafirler mağaranın ağzına kadar geldiler. Ama Allah Teala, onları gaflete düşürdü. Ve Rasulullahı Hz. Ebubekir'i göremediler. Bu sırada insanı hayrete düşüren bir şey oldu, diyor müellifimiz. Resulünü bulmalarına izin vermedi. Cenabı Hakk Resul'ünün üzerine huzur ve sekinet indirdi. Bu sebeple, Resulullah hiç telaşlanmadı. O kadar rahat ki, kafirler ayağının dibine kadar geldiği halde, Hz. Ebubekir'in yüreği pır pır ederken, O hiç korkmadı, telaşlanmadı. Çünkü Allahü Teala'nın kendisini koruyacağından emindi. Hz. Ebubekir'e de korkma yahu ne korkuyorsun dedi. Allah bizimledir ddedi. Iki kişinin üçüncüsü odur, dedi. Peygamber Efendimizin, Sevir mağarasından çıkıp Medine'ye giderken, peşlerine düşen bir zat vardı biliyorsunuz. Süraka Bin Malik. Süraka Bin Malik'in atının ayaklarının yere gömülmesi de, Allah Teâlâ'nın Resulullah Efendimizi koruduğunu gösterir. Allah Teala Resulünü koruduğu için Süraka'nın atının ayakları biliyorsunuz, iki defa yere gömüldü. Hadis ve siyer alimlerinin, Sevir Mağarasında olanlar hakkında anlattığı şeyler, Hicret sırasında meydana gelen olaylar hakkında verdikleri bilgiler burada hatırlanmalıdır diyor müellifimiz. Yani bu konudaki bilgilerimizi hatırlamamızı istiyor. Bütün bunlar, Cenabı Hakk'ın Resulullah Efendimizi nasıl koruduğunu göstermektedir. Biliyorsunuz Süraka, Mekkeli müşriklerin vadettiği o 100 deveyi almak için çok da iyi bir iz sürücü. Çok da iyi bir binici. Atladı arabatına ve Efendimiz Sallallahu aleyhi vesellemin yanına kadar geldi. Onu öldürmek üzere kılıcını çıkardı ama, Allah Teala onun atının ayaklarının kuma, yere gömülmesini sağladı. Onun için Peygamber Efendimiz, yine hiç telaşlanmıyordu. Hz. Ebubekir çok korktu. Öldürecek bu adam bizi diye. Korkma dedi Resul Ekrem Efendimiz, bir şey olmaz. Ve nitekim olmadı. Tekrar beni kurtarırsan buradan sana bir şey yapmam diye söz verdiği halde, Efendimizin üzerine ikinci hamle yaptı ama tekrar atının ayakları kuma gömüldü. Bu defa söz verdi ki, sana bir şey yapmayacağım. hatta seni arayanlara da bu taraflarda olmadığını söyleyeceğim dedi ve öyle yaptı. Allah Teala'nın, Fahri Alem Efendimize olan ikramlarından biri de Kevser suresinde şu şekilde dile getirilmektedir: Şüphesiz, biz sana Ey Habibim, kevseri verdik. Allahu Teala, Efendimize böyle buyuruyor. Biz sana Kevser'i verdik. Kevser neymiş göreceğiz. Sen de Rabbin için namaz kıl ve kurban kes. Asıl soyu kesik olan, soysuz olan sana kin besleyenlerdir. Kafirler Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e, ebter diyordu. Hani erkek çocukları vefat etti ya Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin. Onun için Efendimize soyu kesik manasında ebter diyorlardı, Allah Teala da buyurdu ki asıl soyu kesik olan onlardır. Onnların soyu devam etmeyecektir. Görünüşte devam etse bile, onların davası akim kalacaktır. Başarısız kalacaktır. Burada Allah Teala, Peygamber Efendimize neler ihsan ettiğini bildirmektedir. Allah Teala, Peygamber Efendimize neler bağışladığını burada beyan etmektedir. Şimdi müellifimiz bu ayeti kerimeyi açıyor biraz. Bize bilgi veriyor. Diyor ki; Kevser, kelimesi alimler tarafından çok çeşitli şekillerde açıklanmıştır. Kevser nedir? Allah Teala, Kevser diyor ama Kevser nedir? Alimler, Kevser'i şöyle açıklıyorlar. Cennette bir ırmaktır. Biz de böyle biliyoruz. Çünkü Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buluşma yerimiz Kevser olacak dedi. Ben sizi orada bekleyeceğim dedi giderken. Ümmetimi orada bekleyeceğim dedi. Ve Kevser'in nasıl bir havuz olduğunu kendisi anlattı. Eni şu kadar, boyu bu kadar. Yani bizim ölçülerimiz ile değil de Yemen'den Sana'ya kadar olan mesafe diyor mesela. Evet, alimler başka türlü de anlamaya çalışmışlar. Kimine göre Kevser demek, çok hayırdır demektir. Kimine göre, kevser demek şefaat, Efendimizin şefaat etmesi demektir. Kimine göre çok mucize demektir. Yani, biz sana çok mucizeler verdik, demektir. Kime alimlere göre, Peygamberlik demektir. Kimine göre marifet, yani her şeyin bilgisi demektir. Böyle demişler. Sevgili kardeşlerim, Kevser havuzu hakkında geniş bilgi İnşallah Resûl-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellemin ahiretteki üstünlüğü bahsinde gelecek. Kevser hakkında kısaca söylediğim şeyleri orada bol bol okuyacağız inşallah. Bu sürede, Allah Teala Hazretleri, Resuli Ekrem'i adına onun düşmanlarına cevap vermiştir. Allah Teala, Peygamber Efendimizin adına, Peygamber Efendimizin düşmanlarına cevap vermiştir. Peygamber Aleyhisselamın yöneltilen ebter, yani soyu kesik iddiasını reddetmiştir. ve şöyle buyurmuştur. Asıl soyu kesik olan, senin düşmanındır. Sana buz edendir. Soyu kesik olan, senin düşmanındır, kafirlerdir. Sana buz edenlerdir, buyuruyor Allah Teala. Ebter ne demek? Onun hakkında bilgi veriyor. Müellifimiz diyor ki; Arapçada ebter kelimesi şu manalara geliyor. Aşağılık adam, zillet içinde olan kimse, bayağı adam. veya çocuğu olmadığı için yalnız başına olan adam, kimsesi olmayan adam. Araplar, kendisinde hayır bulunmayan kimseye de ebter derlerdi. Hayırsız adam. Bütün bunların Efendimiz değil, kafirler olduğunu söylüyor Allah Teala Hazretleri. Şimdi sevgili kardeşlerim, bir başka ayeti kerime hakkında müellifimiz bize bilgi verecek. Essebül Mesani hakkında bilgi verecek. Tekrarlanan yedi. Allah Teala Hazretleri, Hicr suresinin 87. ayeti kerimesinde şöyle buyurdu. Ey Habibim, Ey Resulüm, elbette biz sana devamlı tekrarlanan yedi ayeti verdik. Essebul Mesani o demektir. Devamlı tekrarlanan yedi ayeti. Ve şu yüce Kur'an'ı verdik. Devamlı tekrarlanan yedi ayet hangisiydi? Fatiha suresi. Biz böyle biliyoruz ama, alimlerimiz bu konuda çeşitli görüşler ileri sürüyorlar. Bu ayette iki şeyden söz edilmektedir. Biri tekrarlanan yedi ifadesi, diğer ide Yüce Kur'an ifadesi. Alimler bunlar hakkında şunları söylüyorlar. Devamlı tekrarlanan yedi ifadesiyle, ilk uzun sureler kastedilmiştir, demiş. Kur'an-ı Kerim'in 7 uzun suresi vardır. Bakara, Ali İmran, Nisa, Maide, En'am, Araf gibi sureler. Yüce Kur'an, yani El Kur'anül Azim ifadesi ile de, Ümmül Kur'an diye anılan Fatiha suresi kastedilir, demişlerdir. Bazılarına göre, bazı alimlere göre devamlı tekrarlanan yedi demek, Fatiha suresi demektir. Yüce Kur'an ise, Kur'an'ın geri kalanı sureleridir. Evet. Estebul Mesani, ilk uzun 7 sure, El Kur'an'ül Azim, Kur'an-ı Kerim'in diğer 114 surenin geri kalanıdır, demiş bazı alimler. Başka görüşlerde var; Devamlı tekrarlanan yedi, Essebul Mesani nedir? Şimdi, onun hakkındaki bazı alimlerin görüşlerini vermiş müellifimiz. Bazı alimler şöyle diyorlar sevgili kardeşlerim. Bu yedi demek, Kur'an-ı Kerim'de tekrarlanan yedi demek, Allah'ın emirleri, emirler, nehiler müjdeler, uyarılar, darb-ıseller, Allah'ın nimetleri, Kur'an-ı Kerim'de anlatılan geçmiş milletlerin kıssaları demektir. Bu yedi, tekrarlanan yedinin bunlar olduğunu söylemişlerdir. Kur'an-ı Kerim'deki emirler, nehiler, müjdeler, uyarılar, darbı meseller, kıssalar Allah'ın nimetleri demişlerdir. Fatiha suresi&ne neden essebul mesani adı verilmiştir? Onu söylüyorlar. Bazı alimlere göre, bazı alimler şöyle demişlerdir: Çünkü bu sure, namazın her rekatında okunup, tekrarlanır. Tekrarlanan yedi bu demektir, demişlerdir. Genel kabul gören de bu görüştür. Bazı alimler de şöyle demişler; Allah Teala Fatiha suresindeki faziletleri diğer peygamberlere değil, sadece Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi Veselleme vermiştir. Allahu Teala, Fatiha Suresinde anlatılan o değerleri önemli şeyleri başka peygamberlere değil, sadece Peygamber Efendimize vermiştir. Kur'an-ı Kerim'e neden mesani denmiştir? Kur'an-ı Kerim'in içindeki kıssalar tekrar edilip durduğu için. Kur'an-ı Kerim'in, mesela Nuh kıssası. Hz. Musa'nın kıssası, düşününüz. Değil mi? Kur'an-ı Kerim'de kaç defa tekrarlanıyor? Onun için Kur'an-ı Kerim'de kıssalar tekrarlandığı için onlara mesani ismi verilmiştir, demişlerdir. Essebul Mesani, Resulü Ekrem'e, elbette biz sana devamlı tekrarlanan 7'yi verdik buyurulurken, şunlar kastedilmiştir diyor. Bazı alimler. Biz sana hidayet verdik. Biz sana nübüvvet verdik. Biz sana rahmet verdik, şefaat verdik. Düşmanı yenme ve ondan intikam alma, vilayet özelliği verdik. Imkanı verdik. Herkesten saygı görmek ve iç huzuruna ermek, sekinet diyoruz buna, bunu verdik. Bu 7 fazileti verdik, diye açıklamışlardır Estebul Mesani kelimesini. Gördüğünüz gibi, alimler farklı farklı görüşler ileri sürülmüşlerdir. Allah Teala Hazretleri, Nahil suresinin 44. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor sevgili kardeşlerim. Kendilerine, neler gönderildiğini insanlara açıklaman için, Ey Habibim, sana bu Kur'an'ı indirdik. Sana bu Kur'an'ı, insanlara kendilerine neler verildiğine açıklaman için gönderdik. Senin görevin bunu açıklamaktır. Umulur ki onlar da, bu Kur'an üzerinde düşünürler. Böyle duruyor Allah Teala Hazretleri. Demek ki sevgili kardeşlerim, Kur'an-ı Kerim bize niye gönderilmiş? Içindeki hakikatleri düşünelim diye. Yani Kur'an'ı Kerim'i çok okuyalım diye gönderilmiş. Allah Teala Hazretleri böyle buyuruyor. Ve Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e de hangi görevi vermiş Allah Teala? Benim kitabımı, Kur'an-ı Kerim'imi kullarını anlat, izah et demiştir. Efendimiz anlatmış mı? Efendimizin, Kuranı Kerimi anlattığı o sözlere biz ne diyoruz? Hadisi şerif diyoruz. Kur'an-ı Kerim'in ilk müfessiri kimdi? Efendimiz Hazretleri idi. Kur'an-ı Kerim'i nerede, nasıl açıklamış. Sözleri ile açıklamış. O sözleri Ashab-ı Kiram öğrenmiş, ezberlemiş veya yazmış. Onun için güzel kardeşlerim. Burada Allah Teala Peygamber Efendimize ne buyuruyor? Biz sana Kuranı Kerimi kullarına açıklayasın diye gönderdik, diyor. Efendimiz açıklanmış mı? Açıklamış. Peki biz Eendimizin, bu tefsirini öğrenmek istediğimizde ne yapacağız? Hadisi şerifleri okuyacağız. Çünkü hadisler, Kur'an-ı Kerim'in ilk tefsiridir. Yine, Allah Teala, Sebe suresinin 28. ayeti kerimesinde şöyle buyurdu. Ey Habibim, Ey Resulüm Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, biz seni bütün insanlara bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Sen onlara benim cennetimi, benim rahmetimi, onlar için hazırladığı mükafatlarımı ve dinimi haber vereceksin. Ve onları aynı zamanda benim cehenneminden korkutacaksın. Yani Allah Teala'nın buyruklarını yapmadığınız takdirde, bunun da bir cezası var. Bunu açıklayacaksın. Allah Teala, Araf suresinin 158. ayeti kerimesinde şöyle buyuruyor. Müellifimiz gördüğünüz gibi sevgili kardeşlerim, Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ne görevler verildiğini anlatmak üzere ilgili ayet-i kerimeleri buraya toplamış. Ey Rasulüm, kullarıma şöyle de: Ey insanlar, elbette ben göklerin ve yerin sahibi olan Allah'ın hepinize gönderdiği elçisiyim. Ben Allah'ın elçisiyim. Allah beni hepinize gönderdi. Sadece Araplara değil. O Allah, kendisinden başka Ilah bulunmayan, dirilten ve öldürendir. O Allah, kendisinden başka ilah bulunmayan Allah'tır. Dirilten de odur, öldüren de odur. Öyleyse siz de, Allah'a iman edin. Allah Teala böyle buyuruyor. Ey kullarım, öyleyse siz de bana iman edin. Ayrıca Allah'a ve onun sözlerine iman eden, o Ümmi Peygambere de iman edin. O peygambere de iman edin. Bakınız Allah Teala Hazretleri kendisine imanla Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e imanı yan yana zikrediyor. Aziz Allah Celle Şanuhu. Bana iman edin, Resulüme de iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız. Demek ki sevgili kardeşlerim doğru yolu bulmak için, Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e uymak lazım. Şu ifadeyi de okuyayım. Kadı İyaz Hazretleri diyor ki, müellifimiz, bu saydığım, okuduğum bu ayette sayılan özellikler ve daha önceki ayetlerde sayılan özellikler, yani Efendimiz Sallallahu Aleyhi vesellemin bütün insanlara birlikte gönderilmesi, sadece Araplara değil Acemler'e, Acem demek, Arap olmayan demektir. Asyalılara, Avrupalılara, Amerikalılara aklınıza ge geliyorsa bütün insanlara gönderilmesi, Resulü Ekrem Sallallahu aleyhi vesellemin özelliklerindendir. Buna hasais diyoruz sevgili kardeşlerim. Hasaisün Nebi diyoruz. Efendimiz Sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; bana bazı özellikler verildi ki bu özellikler hiçbir peygambere verilmedi. Ne gibi? Mesela diyor benim düşmanlarım bir aylık mesafeden benim adımı duyunca korkarlar. Korkarlar. Allah Teala Hazretleri, bütün yeryüzünü benim için temiz kıldı, teyemmüm yapma imkânını verdi. Ganimet daha evvelki milletlere, ümmetlere helal değilken Allah bana helal kıldı. Ve benzeri daha pek çok yüzlerce özellikler var. Alimler bunları kitaplarda derlemiş, toparlamışdır. İşte efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin bu kabil özellikleri vardır. İnşallah önümüzdeki derste, Rabbim imkan verirse devam edelim. Sevgili kardeşlerim. Yüce Rabbim hepimizden razı olsun. Hepimizi salih kullarından eylesin. Kafirlerin, gerek memleketimize, gerek İslam ümmetine kurduğu tuzakları kendi aleyhlerine çevirsin ve hepimize Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellemin şefaatına nail eylesin. Amin Elhamdülillahi rabbil alemin, El Fatiha.

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR