1. Bölüm: Yüceler Yücesi Cenâb-ı Hakk’ın Resûl-i Ekrem’in Şân ve Şerefini Yüceltmesi

2. Kısım: Allah Teâlâ'nın, Resûl-i Ekrem'e Beden ve Huy Güzellikleri, Din ve Dünya Üstünlükleri Vermesi

12. Fasıl: Resûl-i Ekrem'in Hilmi, Sıkıntılara Tahammülü, Affı ve Sabrı

Önceki Ders 27 Aralık 2015
Sonraki Ders 10 Ocak 2016

DERSİ PAYLAŞ:

Euzu billahi mineşşeytanirracim. Bismillahirrahmanirrahim. Elhamdülillahi rabbil alemin. Vessalatu vesselamu ala seyyidina Muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmain. Pek kıymetli kardeşlerim Şifa-i Şerif dersimize başlıyoruz. Geçen dersimizde Resulü Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizin hilmi, sıkıntılara tahammülü, insanları affetmesi ve sıkıntılara sabretmesi konusuna başlamıştık. Şurada kaldık. Peygamberi Alişan Efendimizin, affetmesi konusundaki diyor müllefimiz, en önemli olay, Sahihayn dediğimiz Sahih-i Buhari ve Sahihi Müslim de de geçtiği üzere bir Yahudi kadın Peygamber Efendimizi öldürmek üzere bir koyunu zehirledi ve sonra da yaptığı gGünahı itiraf etti. Peygamber Efendimiz bunu bağışladı. Mesele şu: Hayber fethedilince Yahudiler epeyce bir adamlarını kaybettiler. Bu sözü edilen kadın Yahudilerin önemli kahramanlarından olan bir kardeşini kaybetmişti. Peygamber Efendimizden intikam almak istedi. Bir koyunu kızarttı. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin koyunun nerelerini sevdiğini öğrendi. Kürek kısmını sevdiğini öğrendi. Zehirli daha çok oralara sürdü. Sonra Efendimize geldi dedi ki, ben size bir ikramda bulunmak istiyorum, kabul eder misiniz? Olur dedi Peygamber Efendimiz. Ben kebap yaptım size dedi yemeniz için. Buyurun, yemeğe davet etti. Kebap ortada. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem ve sahabeleri sofraya oturdular. Efendimiz ilk lokmayı ağzına aldı, arkadaşlarına dedi ki elinizi çekin, bu koyun bana zehirli olduğunu söyledi. Ellerini çektiler ama sahabilerden biri çok acıkmış olmalı ki o lokmayı yuttu, ağzına aldığı ilk lokmayı yuttu ve o şehit oldu. Peygamber Efendimiz o zat şehit olmadan önce kendisine bu tuzağı kurduğu için kadına bir şey yapmadı. Hadi git yoluna dedi onu bıraktı. Ama ne zaman ki o sahabi vefat etti, bu defa kısasa kısas uygulandı ve o kadın öldürüldü. Bunu söz ediyor, söz konusu ediyor müellifimiz. Efendimizin affetmesinin en önemli olaylarından biri budur. Başka? Yahudi, bu da bir Yahudi Lebid bin Asam. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Veselleme büyü yaptı. Sihir yaptı. Onu da Peygamber Efendimiz cezalandırmadı. Allah'ın elçisi, bu Lebid Bin Asam dediğimiz Yahudiyi azarlamadı. Esasen bu büyü işini Lebidin yaptığını Allah Teala Peygamber Efendimize bildirdi. Buna rağmen onu azarlamadı ve cezalandırmadı. Adam Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin bazı saç tellerini eline geçiriyor ve kendi usulünce bir büyü yapıyor. Yaptığı büyüyü de kimse görmesin, bulmasın diye bir kuyunun içerisine atıyor. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem uyurken iki melek geliyor Cebrail Aleyhisselam ve Mikail Aleyhisselam. Peygamber Efendimizin yanıbaşında konuşmaya başlıyorlar. İşte biri ötekine diyor ki; neden hastalandı Peygamber? O da diyor ki falan Yahudi şöyle bir sihir yaptı. Nerede o sihir diye soruyor. Diyor ki falan yerdeki kuyunun içerisinde. Efendimiz sabahleyin oraya adam gönderiyor. Kuyuyu araştırıyorlar ve sihri buluyorlar. Yapılan sihri buluyorlar, imha ediyorlar. Bazı rivayetlere göre, Muavvizeteyn dediğimiz, kul euzu birabbil felak ve kul euzu birabbin Nas sureleri o zaman nazil oluyor. Adamın attığı her bir düğüm sayısınca ayet-i kerimeleri okuyor. Ve sihirden kurtuluyor. Onun için Peygamber Efendimiz müslümanlara yataklarına yattıkları vakit iki ellerini açmalarını, İhlas suresi ile beraber muavvizeteyn dediğimiz, bu kul euzu birabbil felak ve kul euzu birabbin Nas surelerini okumalarını, avuçlarına üflemelerini, 3 defa bunu yapmalarını başlarından başlayarak ellerinin ulaştığı yere kadar bütün vücutlarına sürmelerini tavsiye buyurmuştur. Bunu biz de yapabiliriz, yapmalıyız. Yani sadece sihir hadisesi ile alakalı değil herhangi bir rahatsızlık dolayısıyla da bunu yapmamız tavsiye ediliyor. Münafıkların bir başı var, baş münafık. Abdullah İbni Ubey ibni Selur. Bu adam Peygamber Efendimiz Medine'yi şereflendirdiği günlerde yani hicret yaptığı günlerde, başkan seçilecekti ve Medine'nin başkanı olacaktı. Efendimiz gelince Medine'ye bu iş olmadı. Dolayısıyla Efendimiz'e diş biledi bu adam. Müslüman olduğunu söyledi ama müslüman olmadı hiçbir zaman. Efendim. İşte müellifimiz diyor ki; bu baş münafık Abdullah ibni Übey'in ve onun gibi münafıkların gerek Peygamber Efendimiz aleyhinde, gerek İslamiyet aleyhinde neler söyledikleri ve yaptıkları kendisine haber verildi. Cebrail Aleyhisselam, Peygamber Efendimize onların oyunlarını, düzenlerini haber verdi ama onları karşısına alıp da sorğuya çekmedi. Neden böyle yapıyorsunuz demedi, hiç sözünü bile etmedi yani. Efendimizin hahammülü konumuz bu ya, sıkıntılara tahammülü. Hilim yani yumuşak huyluluk, sabır ve tahammül. Buna misal olarak bu olayları müellifimiz zikrediyor. Peygamber Efendimizin bir sahabesi afedersiniz. Bu münafıklardan bazısının öldürülmesini teklif etti. Ya Resulallah bunlar şöyle şöyle senin aleyhinde oyunlar hazırlıyorlar. Bunları öldür, diye teklif ettiğinde Allah'ın Resulü şöyle buyurdu: Hayır. Olmaz. İslam aleyhtarlarının Muhammed arkadaşlarını öldürüyor diye konuşmalarını istemem, buyuruyor. Onları öldürmek kolay da, dedikodusu kötü. Çünkü diyecekler ki, onlan fırsat arıyorlar zaten her zaman böyle değil midir? Yani İslâm düşmanları siz bir şey yaptığınız vakit, bir yakıştırma yapıyorlar. Şöyle oldu, böyle oldu diye hiç aklınıza gelmeyen şeyleri sizin için yakıştırıyorlar. Müslümanlar için böyle yapıyorlar hala. Efendimiz buyuruyor ki: Onları öldürmek mesele değil ama İslâm düşmanları derler ki; Muhammed arkadaşlarını öldürüyor. İşte bu bizim belimizi kırar. Aleyhimize olur. Bu itibarla olmaz diyor, teklifiniz doğru değil diyor. Evet sevgili kardeşim. Şimdi anlatacağımız, izah edeceğimiz hadisi şerif Enes İbni Malik Radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiştir. Diyor ki: Bir gün Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin yanında bulunuyordum. O gün yakası oldukça sert bir hırka giymişti, diyor. Mübarek vücuduna yakası çok sert bir hırka giymişti. Orada bulunan bir bedevi. Bedevi ne? Arap köylüsü. Yani develerle uğraşıp duran, kaba saba adamlar. Bunların medeniyetten, incelikten haberi olmaz. Efendim. Sözleri de kabadır, davranışları da kabadır. Efendim. Efendimizin hırkasını sertçe çekti. Hırkanın sert yakası, Peygamber Efendimizin boynuna tabiri caizse oturdu. Kıpkırmızı oldu mübarek boynu Efendimizin. Bir şey söyleyecek ama söylemeden evvel böyle davranıyor yani. Sonra dedi ki; Ya Muhammed, biliyorsunuz sevgili kardeşlerim, müslümanlar Peygamber Efendimize adıyla hitap etmezler. Muhammet demezler, Sallallahu Aleyhi Vesellem. Müslümanlar Peygamber Efendimize, Ya Resulallah derler, Ey Allah'ın Resulü. Ya Nebi Allah derler, Ey Allah'ın Nebisi. Ama bu adam sözde müslüman olmuş ama henüz İslam'ı öğrenmemiş. İslamiyetin inceliklerinden haberi yok. Dedi ki, Ey Muhammed, senin yanında bulunan Allah'a ait maldan şu iki devreme yiyecek yükle. İki deve ile gelmiş efendim. Senin yanında buluna Allah'a ait olan, bakınız hiç de gururundan fedakarlık yapmıyor. Develerime yükle. Çünkü sen bana ne kendi malını veriyorsun, ne de babanın malını veriyorsun. İsteyişe bak. Hem sert bir şekilde Efendimizin hırkasını çekiyor, onu rahatsız ediyor. Sonra da diyor ki şu 2 deveme yiyecek yükle. Bana vereceğin bu malı babanın malından da vermiyorsun. Kendi malından da vermiyorsun, diyor. Buyur şimdi tahammül et. Bir kere canını yakmış. Sertçe çekmiş, kabaca davranmış. Ondan sonra bir şey isterken usulünce istemiyor. Adeta hakaret edercesine istiyor yani. Resûl-i Kibriya Aleyhi Ekmelüt Tahaya Efendimiz Hazretleri sükut buyurdu, sustu. Birşey söylemedi. Ne demek benim malım. Böyle bir şey yok. Mal Allah'ındır bende onun kuluyum dedi yani. Adamın o sözün üzerine, sanki Efendimiz böyle bir şey söylemiş gibi yani bu mal benim malım demiş gibi. Haşa dedi, böyle bir şey yok. Mal benim malım değil. Mal Allah'ın malıdır buyurdu. Sonra o bedeviye dedi ki; Ey Bedevi, bana yaptığın şu kabalık dolayısıyla kısas yapmamız lazım. Seninle kısas yapmamız lazım. Yani sen benim canımı yaktın. Benim de senin canını yakmam lazım. Bizim dinimiz bunu emreder. Olmaz dedi. Bedevi, olmaz. Efendimiz sordu, niye olmaz, niçin olmazmış? Bedevi dedi ki; burada bereket kabalığını sürdürmedi, dedi ki; Çünkü sen kendine yapılan bir kötülüğü, kötülükle kötülüğe kötülükle karşılık vermezsin dedi. Senin bu huyunu biliyorum. Sana yapılan kötülüğe, kötülükle karşılık vermezsin. Onun için olmaz dedim diyor. Evet. Bunun üzerine Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem güldü. Sonra emretti. 2 deveyle gelmişti ya. Devirlerinden birini arpa yükleyin, ötekini de hurma yükleyeyin de gitsin, dedi. Müellifimiz ne güzel toplamış, Allah razı olsun kendisinden. Kadı İyaz Hazretleri. Efendimizi üzen hadiseler. Efendimizi üzen adamlar. Onlarla ilgili olayları çok güzel bir şekilde buraya toplamış. Annemiz Hz. Aişe, Allah ondan razı olsun. Dedi ki; Annemiz buyuruyor ki; Fahri Alem Sallallahu Aleyhi Vesellemin kendisine yapılan bir haksızlığın intikamını aldığını ben hiç görmedim. Hayatımda hiç görmedim diyor. Efendimiz kendisine yapılan haksızlığın intikamını hiç almadı. Ama, diyor annemiz Allah Teala'nın haram kıldığı bir şey yapılmışsa yani biri, diyelim kir hırsızlık veya adam öldürme veya başka bir şey. Allah'ın haram kıldığı bir şey yapılmışsa, onu affetmemiş, cezasını mutlaka vermiştir. Demek ki kendisine ait hakları affediyor, ama Allah hakkı söz konusu olunca, bunu affetmeye benim yetkim yok. Allah Teala bunun cezasını vermemi bana emretti, ben de bunu uygulayacağım buyuruyor ve onu yapıyor. Ve diyor ki annemiz; Fahri Kainat Efendimiz diyor, kimseye eliyle vurmamıştır. Ne bir kadına, ne bir köleye, ne bir çocuğa hiç kimseye eliyle vurmamıştır, dövmemiştir yani. Elbette Allah yolunda yapılan cihad bunun dışındadır, diyor. Tabi yani, savaşta düşmana vuracak elbette. Yani savaş dışında, Allah'ın yarattığı hiçbir insana eliyle vurmamıştır, diyor. Peygamberi Zişan Efendimiz, Sallallahu Aleyhi Vesellem, hiçbir hizmetçiye vurmamıştır, diyor. Bir kadına da vurmamıştır. Bir gün kendisine bir adam getirdiler. Dediler ki; Ya Rasulallah bu adam seni öldürmek istedi dediler. Bu adam, sana tuzak kurdu. Seni öldürmek istiyordu, yakaladık dediler. Adam da başlamış titremeye. Korkmuş. Öldürecek. öyle ben ona onun canına kastettim, o da beni öldürecek diye titremeye başlamış. Efendimiz buyuruyor ki ; adamı teselli ediyor adeta. Korkma, korkma. Zaten beni öldürmek istesen bile öldüremezsin ki, Allah beni korur diyor. Onun için benim korktuğum yok. sen de korkma. Kendisinden son derece emin. Geçen dersimizde sözün ettik hani Gavres denilen o terörist geliyor kılıcını çekmiş Efendimizin başına. Seni benim elimden şimdi kim kurtaracak diyor. Efendimiz hiç korku yok zerre kadar, Allah diyor. Adamın elinden kılıç düşüveriyor, yani böyle bir şey görmemiş hayatında. Çok adam öldürmüş. Seni benim elimden kim kurtaracak dediği vakit karşısındaki adamın korkmadığını hiç görmemiş. Çünkü Efendimiz emin. O dini tamamlamadan, İslamiyeti tamamlamadan Allah Teala'nın kendisini vefat ettirmeyeceğini biliyor. Onun için de kimseden korktu yok yani. Evet, adamı teselli ediyor. Korkma, korkma diyor. Onu sakinleştiriyor. Ben öldürmek istesen de öldüremezsin. Çünkü sevgili kardeşlerim, Allah Teala Hazretleri Maide suresinin 67. ayeti kerimesinde, şöyle buyurmuştur. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Allah Teala garanti etmiş. Allah seni insanlardan koruyacaktır. Yani kimse sana bir zarar veremeyecektir. Evet. Bu dinin sahibi Allah. Dinini tamamı erdirmeden, Resulü İslamiyeti tebliğ etmeden, onun canını alır mı? Almaz. Almamıştır da. Müellifimiz yine, Allah rahmet eylesin, çok güzel bir olaydan bahsediyor. Konumuzla alakalı çok enteresan bir olay. Yahudi alimi var. Adı Zeyd İbni Sane. Sane oğlu Zeyd. Alim. Ileri gelen alimlerinden biri. O da İslâm ile şereflenen bahtiyarlardandır. Şimdi anlatacağımız olay henüz müslüman olmadan önce adamın yaptığı bir deney, bir tatbikat. Anlatacağımız olay onun müslüman olmadığı günlerde meydana gelmiştir. Peygamber Efendimize borç vermişti bu Yahudi. Borcu istemeye gelmiştir. Anlatacağımı o borç neyin nesidir. Borcun istemeye geldi ama ne isteyiş? Ne yapmış? Gözbebeğimiz Efendimizin yakasına yapışmış adam. Borç istiyor güya. Mübarek sırtındaki elbiseyi şiddetle çekti. Kızdırmak istiyor, Efendimizi kızdırmak istiyor. Ağır sözler söyledi. El hareketleri ile yetinmedi, bir de hakaret etti. Ağır sözler söyledi. Ağır sözlerinden biri de şu: Siz, Abdulmuttalipoğulları hep böylesiniz zaten, hep borçlarınızı geciktirirsiniz. Borç alırsınız ama zamanında ödemezsiniz, hep geciktirirsiniz. Tahrik ediyor Efendimizi. Hazreti Ömer de oradaymış. Onu şiddetle azarladı ve ağır sözler söyledi ona. Adam daha sonra diyor ki; Hz. Ömer'e baktım diyor gözleri oynuyor diyor, böyle. Beni yiyecek adeta. Efendim. Titredim diyor, korktum diyor. Yani gelip üstüme saldırırsa beni öldürür diye. Onun o davranışlarından korktum diyor. Neyse olayı anlatalım da. Hazreti Peygamber de tebessüm ediyordu diyor. Benim bu sözlerim karşısında, Ömer'in de diyor o celali, celadeti karşısında tebessüm ediyordu, bir şey söylemiyordu diyor. Dediğim gibi adam, Peygamber Efendimiz gerçek Peygamber mi değil mi bunu yoklamak istiyor. Bunu anlamak istiyor. Yani adam kitaplarında, Tevrat'ta Efendimiz hakkında bilgi var ya. Hani Efendimiz anlatıyor, onlar kendi çocuklarını bilmelerinden daha fazla beni bilirlerdi, diyor. Ben ne zaman, işte kaç yaşında Peygamber olur. Daha Peygamber olmadan önce doğum, doğum zamanında. Doğduktan sonra Efendimiz hani amcasıyla Suriye'ye giderken Yahudi alimi gördü onu ve dedi ki bu Peygamber olacak. Bu beklenen Peygamberdir. Sen bunu al, tekrar memleketine götür. Suriye'ye götürme. Bir Hıristiyan alimi Bahira. Orada Yahudiler bunu öldürürler dedi. O bile tanıdı yani Efendimizin şeklinden, şemalinden. Bu yahudi de Zeyd İbni Sane. Efendimizde Peygamberlik alametlerinin hepsini gördü. Ama 2 hususta tereddüdü kalmış. Acaba kendisine yapılan sıkıntılara sabredecek mi, etmeyecek mi? Kendisine kötülük yapan adam affediyor mu, etmiyor mu? Çünkü kitaplarında öyle yazıyor. O Peygamber kendisine yapılan kötülükleri affeder yazıyor. Şimdi, Hz. Ömer kızdı ya adama. Efendimiz Hazreti Ömer'e buyurdu ki; Bak diyor Peygamber Efendimiz, Ömer, böyle yapma. Ben de, bu zat da senden şunu bekleriz. Sen bana demelisin ki, bu adama olan borcunu güzel bir şekilde öde Ya Resulallah. Bana bunu tavsiye etmelisin. Ona da demelisin ki diyor; arkadaş sen de alacağına uygun bir dille iste. Peygambere eziyet etme, alacağını uygun, tatlı bir dille iste. Böyle demen lazımdı diyor. İkimize de böyle tavsiyede bulunman lazımdı diyor. Evet. Sonra Resulü Kibriya Aleyhi Ekmelüt Tahaya Efendimiz, bu yahudi alime buyurdu ki, Daha benim sana borcumu ödememe 3 gün var. 3 gün önce geldin. Demek ki Efendimiz borç almış. Evet. Ne zaman borcunun vadesinin dolacağını da biliyor. O zamana kadar, acele etmiyor. Fakat işte adam bir şey denemek istediği için böyle geliyor ve garip hareketler yapıyor. Daha sonra Fahri Cihan Efendimiz, Hazreti Ömer'e buyurdu ki, Hz. Ömer bazı mali işlerde ödeme memuru aynı zamanda. Birilerine bir şey ödeneceği vakit, Efendimiz yani Betül Mal'in şeyi anahtarı onun elinde. Diyor ki, Haydi Zeyde olan borcumuzu öde Ey Ömer. Onu çok korkuttun. Bunun için de kendisine fazladan 40 kilo vurma ver diyor. Onun bizde alacağı kalmasın. Adamı korkuttun buna karşılık olarak da 40 kilo hurma ver. diyor. Allah Allah. Gerçekten de dediğim gibi sevgili kardeşlerim, adam çok korkmuştu. Diyor ki Ömer yüzüme sertçe baktı ve dedi ki, Ey Allah'ım düşmanı. Sen bu sözleri Resulullah'a söylüyorsun öyle mi? İşte siz Abdulmuttalipoğulları böylesiniz zaten, hep borcumuzu zamanında vermezsiniz filan gibi lafları Allah'ın Resulüne söylüyorsun öyle mi? Ona hem saygısızca davranıyorsun, hem de hem de edepsizce konuşuyorsun. Onu Peygamber olarak gönderen Allah'a yemin ederim ki, şayet Resulullah sana borçlu olmasaydı kelleni uçururdum diye bağırdı. Sultan-ı Enbiyanın bu sabrı, hilmi ve affı o Zeyd İbni Sane'nin İslamiyeti kabul etmesine sebep oldu. Bu yahudi alimi Zeyd bu olayı anlatırken şöyle derdi: Diyor ki adam müslüman olduktan sonra; ben Muhammed Sallallahu Aleyhi Vesellemin yüzünde peygamberlik alametlerini görmüştüm. Peygamber olduğunu anladım. Yalnız iki konuda kanaat sahibi olmamıştım. Bunlardan biri şuydu diyor: Acaba biri kendisine karşı kaba davranınca onu bağışlıyor muydu bağışlamıyor muydu? Bunu bilmem lazımdı. Çünkü Peygamberler böyle olur. Birileri kendilerini kaba davranır, hakaret ederse sesini çıkarmaz, sabreder, onu affeder. Bu özellik onda var mıydı yok muydu bunu anlamak istiyordum. Öğrenmek istediğim diğer şey de diyor, acaba biri kendisine aşırı derecede kaba davranırsa onun hoş görüsü de, o ölçüde çoğalıyor muydu? Biri kendisine kaba davranırsa onun hoşgörüsü de o ölçüde artıyor muydu diyor. Bunu anlamak istiyordum. Bu Yahudi alimi merak ettiği şeyleri denedi ve Peygamberi Zişan Efendimizin kutsal kitaplarda yazılı olan özelliklere sahip olduğunu gördü. Onun Peygamber olduğunu anladı ve müslüman oldu. Peygamberi Alişan Efendimizin Sallallahu Aleyhi Vesellem,hilmi, sabrı, suçluyu cezalandırmaya gücü yeterken onu affetmesi hususlarında sayılamayacak kadar çok hadisi şerif vardır, diyor müellifimiz. Diyor ki; Kadı İyaz Rahimehullah sahih hadis kitaplarında ki sahih hadislerde ayrıca güvenilir hadis kitaplarında yer alan Manevi Mütevatir derecesine çıkan hadislerde şunlar anlatılır. Yani sahih hadis kitaplarında ve manevi mütevatir derecesine ulaşmış olan rivayetlerde şunlar anlatılır. Kureyşliler, yani Efendimizin Kabilesi olan Kureyş Kabilesi mensupları, Kainatın Efendisine merhametsizce davrandılar. Çok zulmettiler. Çok kırıcı davrandılar. Cahiliye devri halkı, ona eziyetler ettiler. Çok eziyetler ettiler. Ama o bütün bunlara sabretti. Hadis kitaplarında bunlar anlatılır diyor müellifimiz. Ben onların arasından bazı şeyleri seçtim ve buraya aldım. Ne zamana kadar sabretti Peygamber Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem? Allah Teala onu düşmanlarına galip getirene kadar. Ve o kafirlerin akıbetleri hakkında hüküm verinceye kadar sabretti. Yani, hayatı boyunca, yaşadığı sürece kafirlerin kabalıklarına, zulümlerine, anlayışsızlıklarına sabretti, tahammül etti ve onlara bir şey yapmadı. Peki, Kureyşliler Mekke'nin fethinde ne yaptılar? Şimdi olayı hatırlayalım. Kureyşliler, Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem hep kötülük düşündüler. Hep aleyhinde tuzaklar hazırladılar, öldürmeye çalıştılar. Sonunda memleketinden kovdular, Bu da yetmedi, ordular tertip ettiler Efendimiz'le savaşmaya gittiler. Onun dışında, zaman zaman mesela bir şey tertip ediyorlardı. Bir kafile tertip ediyorlar, vurucu güç, terörist güç diyelim. Medine'ye gidiyorlar. Müslümanların develerini, koyunlarını kaçırıyorlar. Can sıkıcı hadiseler yapıyorlar, tahrik ediyorlar Efendimizi. Kureyşliler, Mekke'nin fethinde Resulü Ekrem'in kendilerinin kökünü kazıyacağını düşünüyorlardı. Biz ona hayatı boyunca fenalık yaptık. Şimdi de sıra onun eline geçti. Bizi, efendim, memleketimizi fethetti. Fethedilen memleketlere ne yapılır malum. Yani insanlar anlayışlarına göre, zulüm anlayışlarına göre. Mesela o şehrin bütün halkını kılıçtan geçiren biliyorlardı. O devirde. Veya esir ediyorlardı, Bizi öldürür diye düşünüyorlardı. Bunda şüpheleri yoktu. Hepsini kılıçtan geçireceğini hesap ediyorlardı fakat o ne yaptı? Hepsini affetti. Ve Efendimiz buyurdu ki; söyleyin bakalım. Şimdi benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz? Ne yapacağım ben size? Topladı onları Kabe'nin etrafında. Söyleyin bakalım dedi, şimdi benim size ne yapacağımı düşünüyorsunuz? Aklınızdan ne geçiyor? Dediler ki; biz senden hayır ve iyilik bekliyoruz. Çünkü sen, asil kardeşsin. Asil kardeşin oğlusun. Böyle dediler. Biz senden hayır ve iyilik bekliyoruz. Çünkü sen asil bir kardeşimizsin ve asil bir kardeşimizin de oğlusun dediler. Efendimiz buyurdu ki; bu toplanmış hemşehrilerine hitaben. Ben size kardeşim Yusuf Peygamberin, kardeşlerine söylediğini söylüyorum. Buyurdu ki; size kardeşim Yusuf'un kardeşlerine dediğini söylüyorum. Ve ardından Yusuf suresinin bu 92. ayeti kerimesini okudu. Ayet-i kerimede şöyle buyuruluyor: Bugün sizi azarlamayacağım. Bugün azarlama yok. Allah sizi affetsin. Hz. Yusuf kardeşlerine böyle söyledi. Kendisini kuyuya atan kardeşlerini, efendim Mısır'da karşıladığı vakit, onlar da kendisini tanıdıkları vakit, buyurdu ki; bugün sizi kınamıyorum, kınamayacağım, azarlamayacağım. Sizi Allah affetsin. O merhamet edenlerin en merhametlisidir, buyurdu. Haydi gidin serbestsiniz buyurdu Peygamber Efendimiz. Bu tulaka kelimesini öğrenelim sevgili kardeşlerim. Tulaka Mekke fethinde öldürülmeyip serbest bırakılan insanlar demektir. Tulaka diye anılırlar bunlar. Serbest bırakılan insanlar. Yani bunun manası şu. O güne kadar İslamiyeti kabul etmemişler. Mekke fethedilince ister istemez müslüman olmuşlar. Tulaka kelimesinde de böyle iğneleyici bir mana da var. O güne kadar İslamiyeti kabul etmemişler, hep İslamiyetin, müslümanların aleyhinde olmuşlar. Efendim. Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem de kendilerini serbest bırakmış. Bu tulaka kelimesi onu hatırlatıyor yani. Bir kısmı daha önce müslüman oldular, geldiler Efendimizin huzuruna. İslamiyeti kabul ettiler. Ama bir kısmı son anına kadar İslamiyeti kabul etmedi. Enes Radıyallahu An bir olay anlatıyor bize. Diyor ki; Şimdi adamlar, hala Rasûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellemden intikam alabileceklerini düşünüyorlar. Mekke fethedilmiş ama ne yapmışlar? Mekke'nin fethedildiği günlerde Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi Vesellem Efendimizi öldürmek için sabah namazı vaktinde Mekke'nin kuzeyindeki Ten'im Dağı'ndan 80 kişi Mekke'ye indi. Yani işte, fetih sarhoşluğu içindedir diye düşünüyorlar tabii. Biz onu şimdi yakalarız, efendim. Öldürürüz. Hepsi de yakalandı. Peygamberler sultanı Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem hepsini serbest bıraktı. Hadi gidin dedi. Siz de tulakasınız. Ne af sevgili kardeşlerim, ne merhamet. Insanlara karşı ne sevgi. Ne hilim, ne sabır. Ne tahammül? Konumuz bu ya zaten, bunu anlatıyoruz. İşte Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem böyle bir insandı. Canına kasteden adamları bile afetti. Hadi gidin dedi. Hadi gidin. Serbestsiniz. O zaman Fetih suresinin şu okuduğumuz 24. ayet-i kerimesi nazil oldu. Allah Teala bu ayeti kerimede ne buyuruyordu? Şöyle buyuruyordu: Ey müslümanlar, Allah size Mekkelilere karşı zafer lütfetti. Zafer kazandırdı size. Sonra Mekke'nin ortasında onların elini sizden, sizin elinizi onlardan çekti. Onların elini sizden çekti, sizin elinizi de onlardan çekti. Yani ne siz onları öldürdünüz, ne de onlar size öyle bir şey yapabildiller. Bunu Allah yaptı, Allahu Teala böyle buyuruyor. Bunu ben yaptım diyor yani. Birbirinizi öldürmenize izin vermedim. Allah bütün yaptıklarınızı görmektedir. Sevgili kardeşlerim, Peygamber Efendimiz Mekke'ye savaşaram girseydi, onlar hicret ettikten sonra müslüman olan Mekkeli kardeşlerini tanımayacaklardı. Yani Efendimiz, Mekke'den Medine'ye hicret ettikten 8 yıl sonra, değil mi efendim? Mekke'ye girdi. Peki bu arada müslüman olanlar olmadı mı Mekkelilerden? Oldu tabii. Ama müslümanlar onları tanımıyordu. Şayet savaşacak olsalardı, müslümanları da yani Mekke'de yaşayan müslümanları da, hicret etmeyen müslümanları da kafir zannedecek ve öldüreceklerdi, öldürebileceklerdi. Allah Teala buna meydan vermedi, buna fırsat vermedi işte. Yani ben bunun için yaptım diyor Allah Teala Hazretleri, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselam Mekkeli müşriklerin lideri Ebu Süfyan, Mekke fethinde huzuruna getirildiği vakit ona şunları söyledi: Ebu Süfyan dediğimiz adam, gerçi Peygamber Efendimizin kayınpederi ama yani kızı müslüman olmuş Habeşistan'a efendim, gitmiş. Adam kafirlerin önde gelenlerinden ama kızı müslüman oluyor. Habeşistan'a kocası ile beraber gidiyor. Kocası orada Hristiyan oluyor. Yalnız kalıyor. Efendimiz de bunun üzerine annemizi nikahına alıyor. Bu sebeple Ebu Süfyan Efendimizin kayınpederi oluyor. Diğer savaşları, Bedir, Uhud savaşları tertip eden kafir. Son ana kadar da müslüman olmuyor. Şimdi Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellem, Mekke fethinde Ebu Süfyan huzuruna getirildiği vakit ona şunu söyledi: O Ebu Süfyan ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm aleyhinde ordular hazırlamıştı. Uhud Savaşı'nda amcası Hz. Hamza'nın şehit düşmesine sebep olmuştu. Bu adam. Birçok müslümanın katledilmesine sebep olmuştu bu adam. Bu savaşta müslümanlara müse yapılmasına, yani Müslümanların çeşitli organlarının kesilmesine olmuştu bu adam. Ne yaptılar Uhud Savaşı'nda? Müslümanların öldürmekle yetindiler mi? Hayır. Burunlarını kestiler, kulaklarını kestiler. Hint ne yaptı? Hazreti Hamza'nın ciğerini çıkarttı değil mi? Dişledi onu. Müslümanların burunlarından, kulaklarından gerdanlık yaptılar. İntikam duygusuna bakınız. Ya bu ne biçim vahşettir? Gerdanlık yapıyorlar, takıyorlar. Boyunlarına takıyorlar. Diyor ki müellifimiz, bunlar işte böyle yapmıştı. Bunlara da Ebu Süfyan sebep olmuştu. Fahri Alem Efendimiz onu affetti ve kendisine, şöyle latife etti. Efendimiz Ebu Süfyan'a, vay sana bir Ebu Süfyan. Şu alemde Allah'tan başka ilah olmadığını bilmenin zamanı gelmedi mi daha Ebu Süfyan diyor. Böyle latife ediyor. Şu alemde Allah'tan başka ilah bulunmadığını öğrenmenin, bilmenin zamanı gelmedi mi daha diyor? Ne duruyorsun daha diyor? Müslüman olmak için daha ne bekliyorsun diyor. Ebu Süfyan da ona şu cevabı verdi: Diyor ki, anam babam sana kurban olsun Ya Resulallah diyor Ebu Süfyan. Sen ne de çok hilm sahibisin. Ne yumuşak huylusun. Düşmanlarına karşı bile lütufkarsın. Sana kötülük edenleri bile, kötülük edenlere bile ne çok iyilik ediyorsun? Böyle söylüyor. Ebu Süfyan. Sen, ne kadar halimsin, hilim sahibisin? Ya Resulallah, düşmanlarına bile lütufkar davranıyorsun. Sana kötülük edenleri bile affediyorsun ve onlara iyilik yapıyorsun diyor.Ve bu sözüyle Efendimiz Sallallahu Aleyhi Vesellemin yüce ahlakını da özetlemiş oluyor. Resulullah Sallallahu Aleyhi Vesellem, az öfkelendirdi diyor müellifimiz. Öfkesini de çok çabuk yenerdi. Öfkelendirdi, özellikle Allah'ın hakları çiğnendiği vakit. Yani İslamiyet'in yasakladığı konulara girildiği vakit, İslam'ın yasakladığı şeyler yapıldığı vakit çabuk öfkelenirdi ama öfkesi de çabuk geçerdi diyor. Sallallahu Aleyhi Vesellem diye de bu konuyu bitirdi müellifimiz. Biz de güzel kardeşlerim Efendimizin adı anılınca Sallallahu Aleyhi Vesellem ifadesinin sık sık analım. Biri mesela karşınızda, Peygamber Efendimizden bahsediyor. Adam dedi ki Peygamber Efendimiz siz hemen yapıştırın Sallallahu Aleyhi Vesellem. Adam dedi ki, bir gün Resulullah, Sallallahu Aleyhi Vesellem. Dilimiz buna alışsın. Televizyonda bir dini konuşma dinliyorsunuz. Adam bir şey söyledi yani Peygamberimiz dedi. Sallallahu Aleyhi Vesellem deyin. Yani Allah'ın rahmeti onun üzerine olsun demektir Sallallahu Aleyhi Vesellem. Benim güzel kardeşlerim. Elhamdülillah Rabbim bizi müslüman yarattı. Müslüman ana babadan yarattı. Bu camiye geldik, geliyoruz. Dini sohbetleri dinliyoruz, Kur'an'ı Kerim dinliyoruz. Namaz kılıyoruz. Elhamdülillah. Görevimizi yapıyoruz. Görevimizi layıkıyla öğrenebilmek için de, Resulullah Efendimizin hadisi şeriflerini çok okuyalım. Ki dinimiz neymiş, ne gibi güzellikleri ihtiva ediyormuş bunları bilelim ve onları uygulamaya çalışalım. Ben size bol bol hadis okumanızı tavsiye ediyorum. Yüce Rabbim hepinizden razı olsun. Beni de sizi de salih kullarından eylesin. Yavrularımızı, torunlarımızı, yakınlarımızı salih kullarından eylesin. Şu soğuk günlerde hem Memleketimizde hem Filistin'de, Suriye'de, Mısır'da, Irak'ta, Arakan'da, Doğu Türkistan'da, Hindistan'da, dünyanın başka yerlerinde kafirlerin zalimlerin zulmü altında inleyen kardeşlerimize Yüce Rabbim muin ve müzahir olsun ve hepimizi de Resulullah Efendimizin şefaatine nail eylesin. Amin, Vel hamdüillahi rabbil alemin El Fatiha.

BU DERSE AİT KISA VİDEOLAR